Evli ve çocukluyken, çocuklarınla gideceğin zaman yüzüne aralı bir kapın olmamasıdır. Hiçbir yere gidemediğin ama hep gidebilecek gibi hissederek beklediğin o kapının eşiğidir.
arkadaşın eşin dostun sevgilin yoksa yalnızsındır. ama bir ailen;her yaptığına gözü kapalı kefil olacak bir baban, seni rüyalarında bile düşünecek kadar çok seven bir annen, canından çok sevdiğin ama it gibi birbirini yediğin kardeşlerin de yoksa işte o zaman çok yalnızsındır.
Derdini tasanı duvarlara anlatmaktir. Daha samimi hem. insanlar daha bir şey. Ne bileyim birde alışıyorsun ya yalnızlığa hayatına girecek olan insanları hayatına almadan önce iki kere düşünüyorsun tercihin oluyor yalnızlık. insanlardan bile kıskanıyorum yani o derece. Benim yalnızlığım bu.
Yalnızlığa şuç atmak da istemiyorum her şeyin suçlusu kendimiziz. onu bile iyi değerlendiremiyoruz. Ya da bize bunu bile yaşatmıyorlar. Tacizlere maruz kalıyoruz. Yalnızlığımızı huzursuzlaştırıyor, çirkinleştiriyor gürültüleri insanların.
Çok yalnızım kimsenin hiç kimsenin yasadiğım zaman zarfinca zerre umrunda olmayacağımı da biliyorum. O yüzden yalnizlığımı derinleştirmek, güzelleştirmek istiyorum. Keşke anne baba kardeş dediğim insanların isimleri de kalmasa. ustümde karabasan gibi ağırliklarını hissediyorum. Ve sayelerinde bu çirkin yalnızlıģımın beni esir kıldığını da biliyorum.
Aslında Yalnızlığın kötü olan hiçbir tarafı yok onu kötüleştirenler var sadece.
Orhan veliden tarifsiz dertlerimize gelsin şu şiir.
Değil
Bilmem ki nasıl anlatsam;
Nasıl, nasıl, size derdimi!
Bir dert ki yürekler acısı,
Bir dert ki düşman başına.
Gönül yarası desem...
Değil!
Ekmek parası desem...
Değil!
Bir dert ki...