bugün

sadece sözlükte değil, sadece nesillerle alakalı değil daha büyük, kapsamlı bir sorun.

okumuyoruz kardeşim. dinlemiyoruz kendimizden başkasını. başkasının fikirlerini umursamıyoruz, öğrenecek bi şeyimiz yok gibi davranıyoruz. yabancıyız oturup bi şeyler okumaya. üniversite sondaki adam, gazeteyi aldığında eline, kekeleye kekeleye okuyor. kendi dilini kurallara uygun yazamıyor.

varsa yoksa tüketmek. ama tüketmenin de en zahmetsizi, en yormayanı, en eğlencelisi, en kolayı.
(bkz: özet geç)
sahip olduğum özellik. ha şu sözlükte hastası olduğum bikaç yazar var onlarınki hariç ama.
sözlüğün özünü kaçırmaktır.
genelde okumam ama okuduklarımdan da hiç pişman olmadım.
genelde çoğu kişinin yaptığı şeydir aslında çünkü amaç roman yazmak değildir.
okur yazar olamamak. hep ben yazayım başkası okusun, hatta okumazsa okumasın ben yazayım yeter psikolojisi, üstüne bir parça kibir ve ukalalık ekerseniz fırına vermeden de servis yapılabilir.
(bkz: 8 nesil)
inci yazarlarının tarzıdır . Buna kendi aralarında "özet geç piç" derler .
bazı yazarlar için asla söz konusu olmayacak olaydır.
(bkz: aziz kedi)
(bkz: kelevelelis)

biliyorum ikisi de çok zıt grup, azizci olsam da ikiside deha bunu inkar edemeyiz.
ilk satırların okunması sonucu belli olacak eylemdir.
yapılmaması gerekir emek vardır orada okunmalı tamam sıkıcı olan var yok değil yeni nesilden olmama karşın hacı bu ne ya dediğim olmuyor değil ama gerçekten okumaktan zevk aldıklarımda oluyor.
sürükleyiciyse okunur, sıkıcıysa ilk cümlelerden zaten okunmaz. kısacası sıkıcılık uzunlukla değil, anlatım tarzıyla alakalıdır.
okumayı pek sevmeyen okurun yaptığı eylemdir. bazı entryler çok saçma oluyor biliyorum uzun uzun okunuyor ama sonuçta saçmalığı anlaşılınca pişman olunuyor. bütün entrylere bu gözle bakmak da mantıksızdır, her yazar aynı değildir. kimi yazarlar gerçekten çok uğraşıp emek vererek entry girerler. bence yinede okumakta fayda var kimse birşey kaybetmez sonuçta.