asıl anlatılmak isteneni bir sürü ayrıntıya boğup konunun özünü kaybetmek. bu aynı zamanda sizi dinleyenlerin kafasını şişirip içlerinden size küfür etmelerine neden olabilir. bunun çok yazıp hiç bir şey dememek versiyonu da vardır, şöyledir: özellikle hakkında pek bir bilginiz olmadığı sınav sorularında aklınıza o dersle ilgili gelen herşeyi sıralarsınız. bütün soruları dolu dolu cevaplarsınız; fakat sonuç vahimdir çoğu zaman.öğretmen milleti hiç acımaz, o üstün çabalar sarfederek yazdığınız herşeyi bir çırpıda 0 ile damgalar. Neticede az ama öz yazmak -ya da az ama öz konuşmak- daha mühimdir.
genel de ben de yaparım. ya ne olacaktı? bir şey anlatmaya çalışıp kendimi mi harap edecektim! bir şeyler anlatılacak adam var, anlatılmayacak adam var. hayatın özü de bu zaten. etrafınızda bir kaç tane söylediklerinize en yakın olanı anlayacaklar varsa hayat onlarla çekilebilir kılınır. ama yoksa boş konuşulup zaman geçirilir. niteliksiz zaman da buna denir. sanki her anımı da dolu dolu düşünerek geçiriyormuş izlenimi vermiş gibi oldum ama yok öyle bir şey. olsun en azından bunun farkındayım. ya da hiç konuşmamayı tercih ederim ki bu en değerlisi sanırım.
süleyman demirel’e 1970’lerin sonunda, ülkede kan gövdeyi götürürken bir gazeteci sorar:
- efendim, türkiye’nin durumunu tek kelimeyle özetleyebilir misiniz?
- iyi… ama iki kelime ile özetlemem gerekirse, iyi değil…
anlamsiz bir ton laf edip bir sey dedigimi sansinlar diye algi yaratmak.
isin ozunde amac zaten bir sey dememek konusmak.
aslina bakarsan su an benim de yapmis oldugum gibi bir bok dememek.
icimden geldi yazayim diye yazdim.
amac yazmak.bir sey demek degil.
bak hala devam ediyorum bu paradoks gibi.