Farkındalıkla gelen elem.. hep Camus' nun şu satırları geliyor aklıma, lanet olsun:
" Bir akşam, dalgın dalgın hoş bir kitabı karıştırırken, bir an bile duraksamadan ' tutkulu ruhların çoğunda olduğu gibi, hayattaki inancının tükendiği an gelmişti.' cümlesini okudum. Bir saniye sonra, cümle içimde bir kez daha yankılanıyordu ve gözyaşlarına boğulmuştum."
bir tanesi de, herhangi bir tartışma ortamında boş beleş ve internet ya da arkadaş gazlaması şehir efsaneleriyle konuşmak yerine mevzuya biraz da olsa altı dolu ve aslı faslı olan bilgi sahibi olarak girebilmektir.
öncelikle çok kitap okumak size pratikte bir şey kazandırmaz.
biraz hayata karışıp, fanusunuzu kırmalısınız. okuduğunuz romanlar ve şiirler, yazarın hayatı karşısında deneyimledikleri şeyleri size akıl ve imge dahilinde sözcüklerle aktarma sanatıdır.
buradan şu sonucu çıkarmalısınız:
sevdiğiniz yazarlar emin olun hayatı dibine kadar yaşamış, deneyimlemiş insanlar. bundan hiç şüheniz olmasın.
fransa dan amerika ya gitmiş, rusya dan almanya ya gitmiş, birçoğu askerlik yapmış, dibine kadar aşk yaşamış. denemiş, yenilmiş, gene denemiş gene yenilmiş. aç kalmış, uykusuz kalmış, iğrenç işlerde çalışmış, savaşa katılmış, hastalık yaşamış vs..
bukowski' nin mezar taşı birçok şeyi anlatıyor aslında:
"don't try"
öncelikle bunu söyleyebilmek için gerçekten "yaşamış" olmanız gerekiyor.
sıcak yataklarınızda sartre okuyup varoluş sancım var amq dedikten sonra kahvenizi yudumlamak sahtekarlıktan başka bir şey değildir.
ya da epikuros' un “Yaşamımızı bekleyişten bekleyişe tüketiyor ve hepimiz acı içinde ölüyoruz” cümlesini sevgilinle burger king'te asitsiz kolanı yudumlarken erkeğinin kur yapmak için alıntı yapmasına benzemiyor.
uzun zamandır şahsen çok fazla kitap okumuyorum.
çünkü daha okuduklarımı sindirmem için zamanım var. tekrar ve tekrar okuyacağım sayfalar var. cioran var, pessoa var. georges perec var. sartre var. bukowski var...
sartre ın tüm eserlerini okudum. hayata karşı bulantım var, her şeyden soğudum modu sahtekarca. marquis de sade okuyup dışarı çıkıp herkese tecavüz etmek gibi bir şey bu. ya da jean genet okuyup hırsızlık yapmak gibi..
hayatı yaşayın, sıcak yataklarınızda hayatı sorgulamayın. okan bayülgen' in programında bir "hayat sokakta" diye bir motto vardı. aç kalmaktan korkmayın kimse ölmedi. nefes almaktan korkmayın. dışarı adım atın.. siz 1 adım attıkça okuduğunuz kitapların size 2 adım geleceğini göreceksiniz..
Çok yoğun okumamakla beraber , bir nevi temizleyicidir.
Araştırma yaparsınız bir o kitaptan bir bu kitaptan doğru ulaşmaya çalışmak. Beyninizi çalıştırır geliştirir.
Romantik bir kitap olursunuz hayatı aşkı güzel sözleri tatbik edersiniz bir nevi.
Felsefe kitabı olursunuz. Yaşamı evreni ahlakı sorgular düşünürsunuz. Farklı goruşlere dair kitapları olursunuz aslında öcü dedikleri kadar korkunç değildir onu anlarsınız.
Beyninizde pencereler açar havalandırırsınız ferahlatırsınız. imkanı olan okusun.
Şahsen sürekli kitaba para vermek sıkıntı yarattığı için pdf okuyorum ya da fotokopi vs bir yolunu bulursunuz okumak isteyince.
Hayal dünyasını geliştirir.
-Zihin karmaşasından uzaklaştırır.
-Etkili konuşma ve kolay iletişim kurmaya yardım eder.
-Teknolojik aletlerin zihne verdiği negatif enerjiyi yok ederek olumsuzluğu giderir.
-Çocuklarda uysallaşma ve kolay iletişimi sağlar.
...Kitap insanın yalnız kaldığında en büyük arkadaşıdır.
Üstelik bu arkadaş onunla vakit geçirdikçe insandan bir şey götürmek yerine bir şeyler katan oldukça bilge bir arkadaştır.
Başka bir şeye para harcayamaz hâle gelme ihtimaliniz yüksek. Alışveriş yaparken sürekli bunu alacağıma kitap alırım diye düşünür ve bu nedenle pek de bir şey alamazsınız.
Donyo bozo koskonoyor diyene "nerem ile güleyim" diye soru sordurur.
Aynı zamanda ne kadar çok şeyi bilmediğinizin, yanlış eksik bildiğinizin farkına varırsınız
Yaşadıklarına, çevrende oluşan problemlere veyahut konuştuğun kişinin düşüncelerine, hareketlerine daha objektif bir bakış acısıyla bakmama yardımcı olur. Aynı zamanda bilgili, saygılı ve ne dediğini bilen biri olursun. Ilım verecek kitabın insana zararı olmaz.