life of pi bu kadar etkileyici olmaz galiba. her ani huzunlu geliyor insana. ayrica reyiz olarak bildiğimiz forrest gump'ın aşkının mezarının başında ağlaması düşündürür durur.. acaba bizler sevgilerimize ne kadar sahip çıktık.. aşk mantık, zeka işi mi yoksa kalbin sana kattığı değerler kadar mı diye.. gerçek sevginin nerede nasıl yaşanacağını düşündürür.. el maquinista vicdan mahkemesinin değerini insana anlatır ve derin düşüncelere sevk eder izleyeni. acaba ne kadar vicdanli hareket ederiz. vicdanimiz ne kadardir gibisinden. son olarak da the pursuit of happyness umutsuzluk icinde yuzerken bu filmi izleyince insanin icinde acaba duygulari harekete gecer. elimizdeki imkanlar digerlerine gore daha cok ama umudumuz daha az. mutlulugumuz daha az.. neden iyi seylerin olacagina inanmayayim ki gibi hayal gucunuz'un sizi goturdugu derecede derin dusuncelere dalarsiniz.. o gozyasi sizi de aglatir ve bunun agirligi film sonrasinda sizi de uzer yorar.. bazi filmler tam bizim icin yapilmis..
izlenen filmin tekrar izlenmesi sonucu verilen ''burayı nasıl görememişim'' tepkisiyle paraleldir.
Her pazar olduğu gibi dün de filmlerimin başındaydım. Alışkanlık mıdır bilinmez seyrettiğim filmleri mutlaka bir kez daha seyrederim. Her zaman bir şey kaçırdığımı düşünürüm. Dünkü filmim de the count of monte cristo'ydu. Ölmeden önce izlenmesi gereken filmler derler ya, heh onlardan biriydi. izlemeyeli çok olduğundan bazı sahneleri unutmuşum. Dikkatli bir şekilde ikinci izleyişimde filmin tüm detaylarını görmüş oldum. Sinemasever bir kişiliğe sahip olanlar mutlaka beğendikleri bir filmi tekrar izlemelidir. Her şey detaylarda gizli..
sayıca az olan filmlerdir. yalnız öyle bir tanesi var ki, hayata olan bakış açınızı, hayatınızda yaptığınız en ufacık bir hayatın bile nelere mal olacağını sorgulamanızı sağlar. 1 hafta kendinize gelemezsiniz.
(bkz: oldeuboi)
Angelina jolie'nin salt adlı filmi Üzerimde böyle bir etki yaratmıştır. bir rus casusu gibi hissetmiŞtim kendimi. Duvarlara tırmanmaya ÇalıŞ... ÖhÖm yok Öyle bir Şey neyse.
(bkz: forrest gump), zekanın her şey olmadıgını,
(bkz: revolver), egoların insana kaybettirdiklerini,
(bkz: the machinist), vicdanın insan için ne kadar önemli bir mahkeme oldugunu,
(bkz: mr nobody), tercihlerin hep aynı sonucu doguracagını gösterir.
bunlar gibi insanın iç dünyasına kat eden, böyle olsaydım nasıl olurdu acaba sorusuna yanıt veren filmlerdir genellikle.