oyuncuların ilk zamanki -ürkek ve cekingen tavırlar. Her an hata yaparım korkusu, acaba seyirci ne dusunuyor korkusu. Daha mütevazi ve kibar davranıslar- hallerinden eser kalmadığı icin bokunun cıkması normal olan durum. Böyle bi geniş tavırlar, bi fazla rahatlık olduğu sürece daha cokta suyu cıkar diye düşündürüyor insana.
aile yapısını kasıtlı olarak bozmaya çalıştıklarını düşündüğüm programın uzun süredir devam eden eylemi. yaratcılıklarına lafım yok ama konuları sapkın ve aykırıdır. esprilerini bel seviyesinin üstüne çıkarmayı beceremeyeceklerse bitsindir. elbet yeri geldiğinde bel altı espri ustaca kullanılır fakat esprilerin ana kaynağının bel altı olması ve çokça kullanılması tam da başlıktaki eylemi tanımlamaktadır. (bkz: boku çıkmak)
bokunu çıkarma konusunda hala kavak yellerini geçememiş programdır. biraz daha sıksa yapıcak ama.
(bkz: kavak yellerindeki aşk çokgeni)
birde çghbde eserin dakkada bir gülmesi ve skece bağlı kalmaması da izlememek için bir neden bence.
popülerist yaklaşımlarla oluşturulan herşey zamanla bayağılaşmaya bayatlaşmaya ve çürümeye mahkumdur.
mesela bir gül ağacından örnek verebiliriz, eğer gül dalında koparılmazsa çiçeği büyür dal olur yeni filizler verir, ama koparılıp hediye diye birine verildiğinde ilk anda büyük mutluluk yaratsada kuruyup gider.
işte popülerist yaklaşımlarda böyledir kurur dökülür yerini yenileri alır.
kanal program uyumundan kaynaklı durumdur.
bel altı esprisi oranı dakikada bire yükseldi. işin komik tarafı o espriyi yaparken alt yazıda iyi uykular çocuklar yazması.
metin denen bıyıklı pis bi herif var, onun skeç sunma bahanesiyle sahneye çıktığı an programında boku çıkmış olmaktadır. sorulara isim tamlamalarından mütevellit uzun cevaplar vermenin hayatın anlamını çözmek olduğunu düşünen bu arkadaşın khi khi khi diye son derece irite edici bir gülüşü vardır ki bokuyla birlikte kokusu bile çıkmaktadır.
belden aşağının dozunu ayarlayamadığı için* takip etmediğim program. örneğin cem yılmaz da belden aşağı bi espri yapar ama ince ince, dokundura dokundura yapar, üstüne kafa yorman gerekir. ama burda pat diye yapmaktalar ve hiç hoş durmamakta.
Yaptıları tek şey yatak muhabbeti bide skeç bittikten sonra stüdyodaki çocuklara bide anafikrini sormuyorlarmı işte o zaman çıldarasım geliyor. içinde aşk ı memnu ve yaprak dökümünün tadı var gibi... Zaten doğan medyanın yapacağı da budur.
günden güne reytingleri arttıkça ne yapacaklarını şaşırması, havalanmaları, saçma saçma muhabbetlerin dönmesi vs. vs. diyeceğim odur ki ilk başladıklarındaki samimiyetlerini kaybettiler benim gözümde. eskiden daha ciddi oynarlardı şimdi lay lay lom. tabi çok başarılı çocuklar ama g.tleri çok kaktı gibi. her skeç ezberlerini unutuyorlar, deli gibi gülmeye başlıyorlar falanda filan. neden ilk zamanlar unutmuyorlardı deli gibi skeçin orta yerinde gülmeye başlamıyorlardı. gerçekçiliklerini ve naturalliklerini kaybettiler şahsen. tv'ye baktığımda şımarık yüzlerini görmeye tahammül edemediğimden direk tv'yi kapatıyorum. son zamanlarda izlemiyorum zaten. tiyatronunda b.kunu çıkardılar artık. işte televizyon böyle birşey. ekrana çıkana bir hal oluyor, g.tleri kalkıyor ve samimiyetliklerini yitirip tirübüne oynamaya başlıyorlar.
programı bkm de izleyen seyircinin para verdim gülmem lazım diye kendini yırtması sonucu ekibin hala birşeyleri komik yaptığını sanması ve devam etmesidir.
şimdi bunlar oyuncu mu? bu yazılanlarda skeç mi? dedirten hadisedir.
oyuncu dediğin gülmez. 1-2 olur ama hep olmaz arkadaşım.
tiyatronun altın kuralıdır sahneye arkanı dönmezsin.
yılmaz erdoğan bunlara hangisini öğretmiş meraktayım.
skeçler zaten berbat. ne gülüyorum nede hoşlanıyorum. artık cidden bel altı muhabbetlerden televizyonun inci sözlüğü olmuş durumda.
oyuncuların sürekli repliklerini unutmalarıda ayrı bir hadise. profsyonel olmadığımız halde biz bile gece uyumuyoduk ezber yapıcazda yarın sahneye çıkıcaz diye. yazık. oyuncu demeselerde içim sızlamasa.