nasılkine hastahanelerde dahiliye, kardiyoloji, onkoloji, üroloji falan varsa tüm polikliniklerde de çok gelirli hastalıkları bölümü açılması şarttır. çünkü niye;
efenim bu çok gelirli hastalıkları fakir hastalıklarından farklıdır. hayatı boyunca eli incindiği için hastahaneye gitmemiş, mahalle nenesi tarafından yerine oturtulmuş, milyonlarca fakir çocuğu olan ülkede sargı bezlerinin sarfının neredeyse tamamı milli gelirin %80'ini kazanan bu çok gelirli'ye gider. keza banci campin seğirtmesi, sky dayvin korkutması, yat klab depresifliği, aşırı rahatım anksiyetesi, aşırı dozda karı bafilleme, mastengle hıphızlı giderken masum yayaya çarpmak.. gibi enteresan hastalıklar da görülebilir.
bunlara birlikte sair depresyonlar, panik ataklar ve obsesif bozukluklar da fakirlerde görülmez. bu yüzden çoğu insanın iç sıkıntısı deyip "gideyim yüzüme bi su vurayım hele" dediği hastalık, çok gelirli'nin elinde ölümcül bir anksiyeteye dönüşür.
bitmiyor ki.
sonra bu çok gelirli çocukken mikroplardan aşırı derecede korunduğu için her türlü rüzgardan (lodos, keşişleme, poyraz..) nem kapıp derhal hasta olur. hemen acile gidip serum yemek de işten bile değildir. burnu aksa yatağa uzanır, gözü yaşarsa ömrü belerir, canımdan can alır..
işte bunlar çok gelirli'nin hayatının kötü yanlarıdır. bunlara lafım yok. bi de bunları bilinç altında eleyip maksimum faydaya çeviren primci laleler var mesela. işte bu gibi çok gelirli hastalıkları üzerinden prim yapma telaşındadırlar. misal erkek türk ergenlerinin % 73,6'sı şizofreniktir. kız türk ergenlerinin % 77,02'si ise manik depresif(yalanınızı sikiyim).. etmeyin.
dediğime bakmayın, yaptığımı yapın. kimseyi çok gelirli gibi görünmek kurtarmaz.
akıl hastalıkları örnek alınabilir. az gelirli bir akıl hastasının çok gelirli bir akıl hastasıyla farkı, birisinin tedaviye daha kolay ulaşabilmesidir. her hastalıkta böyledir. çözüm bu hastalıkların tedavilerini sadece çok gelirli insanlara yönelik yapmamaktan ibarettir.
(bkz: sağlık hizmetinin paralı olması)