korkulanın başa gelmesidir. ben çok korktum bundan, ve yedim darbeyi.* çok değer verildiğinden götü kalkmıştır artık, dünya' nın onun etrafın da döndüğünü düşündüğünden vurur darbeyi.
sende mi brütüs?
ulan ne yanlış tanımışım seni!
nasıl başardın bu kadar oynak olmayı?
bari sen yapmasaydın!
bana yazıklar olsun, ki sana gereğinden fazla değer vermişim.
bunların hepsi bu darbelerin ardından insanın iç muhasebesinde yer bulur.
darbe yememek için bir süre sonra değersizleştirmeye başlıyorsun herkesi, herşeyi. ama bu raddeye gelene kadar, öyle böyle değil, çok canın acıyor. o malum tecrübe denklemine ulaşabilmek için yemen gereken kazıkları da yiyip huzur içinde oturuyorsun mabadının üstüne. bir süre sonra da beklentilerini azaltıyorsun ya da tamamıyla bitiriyorsun.
insanların yalandan "en sevmediğim özelliğim insanlara haddinden fazla değer vermek yaneee" laflarına tiksinerek bakar oluyorsun. sen insanlara verdiğin değerin karşılığını bulamadığında kahroluyorsun, başkalarıysa bu tarz durumlardan nemalanıyor. depresif olmanın meziyet addedildiği şu zamanlarda bu durum hiç de yabancı değil. gerçekten canı yananı gözünden, gönlünden anlıyorsun, için acıyor.
her zaman dikkatle, özenle davranılan, başkalarından ayrı ve daha yüksek bir yere konulan kişinin kendisinden hiç beklenmedik biçimde hoyrat, umursamazca ya da haince davranması, insanı bir anda ezip geçmesi.