içinde bulunduğum hadise. 2,5 sene oldu. insan genelde zaman geçtikçe sevdiğine olan ilgisi azalır, yani o ilk heyecan kaybolur. her nasılsa her geçen gün daha çok seviyorum. enteresan bir şey.
aslında küfür duymaktan tiksinen biriyim, yeri geldiğinde kendim duyabileceğim bir şekilde ederim kullanırım, bu yazıda küfür etmeyeceğim, ama bu yazıyı okuyan biri beni anlayabilmeli, aşık olan yüreğimi seveyim : ).
olmayan eylemdir. zira "çok aşık" diye bir söz yoktur. "çok aşık oldum" diyebilirsiniz, fakat burdaki "çok" aşkınızın büyüklüğünü göstermez. gösterse gösterse, birçok kez aşık olduğunuzu gösterir.
yengeç burcu erkeklerinin yapmaması gereken şey. sonra üzerlerine yorganı çekip cenin pozisyonunda ağlıyorlar. hoş bir görüntü değil. üzülüyorum görünce. bir yerlerine yumruk atarak erkekliklerini hatırlatmak zorunda kalıyorum.
böyle hislere sahip insanların bu konuda hiç darbe almadıklarını düşünüyorum. şanslılar ve umarım da şanslı kalırlar ancak bir darbeye bakar çok aşık olma işi. bir darbede olaya bakış tamamıyla değişiyor, o hüznün riskini alamıyor insan.
galiba en çok da aşık olmak ve aşka sahip olmak arasında sıkışıp kalıyor ruhlarımız, bu kavramların anlamını bilmeden her gün delice aşkı ararken bulduğumuz an tüketmeye başlıyoruz . Tam da bu noktada karşımıza çok önemli bir sorun çıkıyor karşımıza: “Sahip Olmak” sorunu.
Aslında “Sahip olmak” ve “olmak” açılarından bakıldığında sevmenin ikili bir anlamı olduğunu görebiliriz.
Aslında bu her zaman kendime sorduğum bir sorudur: Sevgiye sahip olunabilir mi? Eğer bu olabilseydi, sevginin maddesel bir biçim alması ve onu alıp saklamanın mümkün olması gerekirdi. Sevgi bir soyutlamadır. Gerçekte var olan ise, sevme eylemidir.
Sevmek, yaratıcı bir etkinliktir.
Bir insana ya da bir şeye ilgi duymayı, onu tanımak istemeyi, onu anlamayı, doğrulamayı ve onun yanındayken sevinç duyabilmeyi doğurur. Bu ister bir insan, ister bir resim, isterse bir ağaç olsun sevme eyleminin özellikleri hiç değişmez. Sevmek, sevilen insanı ya da nesneyi canlandırmak, onun yaşam duygusunu arttırmak anlamına gelir. Aynı zamanda, kişinin kendisini de canlandıran, yenileyen ve hareketlendiren bir süreçtir.
işte bu noktada çok aşık olmak devreye giriyor. Eğer sevgi, “sahip olmak” türünde ele alınacak olursa, kendinin kılmak, denetimi altında tutmak anlamlarına gelecek ve böylece de canlandırmak ve hareketlendirmek yerine, boğucu, engelleyici ve kısırlaştırıcı bir eylem haline dönüşecektir. Çoğu kez çok aşk olarak belirtilen şey, sevme beceriksizliğini ve sevememeyi gizlemek için kullanılan maskeden başka bir şey değildir.
insanlar sevmeyi beceremediklerinde en çok aşk maskesini kullanırlar. “Kıskanıyorum o yüzden böyle giyinmeni istemiyorum, çok aşığım o yüzden bu davranışını onaylamıyorum.” gibi cümlelerle aşk maskesi altında sevgiyi tüketirler. Denetimleri altında sevdikleri insanları boğarak, engelleyerek, sevgiye sonsuza dek sahip olma yanılsamasını yaşarlar.