erkek için maşuğu leyla eden durum, leylayı da boğan durum. normal insan işte daha ne görüyor anlamıyorum normal insan karşındaki. daha ne kadar boğabilirsin onu mu merak ediyor onu mu deniyorsun?
Her şeyin zirvesi aşk değil midir ki?.. E öyleyse nasıl az aşık olunur? Saçma. Aşk zaten çok çok çoktur. O kadar çoktur ki onu taşımak zordur, inkansıza yakındır.
içinizde ateş yakmaktır. sevmeyin bu kadar. allahı sevin, bir insanı değil.. sonra ağzımızın payını acı acı alıp oturuyoruz. eserin sahibidir aslolan, eseri değil..
aşık olmanın bir üst levelidir. kaybetmenin korkusunu, gecmisin pismanligini uzerinizde hissedersiniz. ilk gozyaslarinizi akittiginizda bu levele atladiginizi fark edersiniz..
benim için sıradan birşeydi. hatta arkadaşlar "olum falanca kızdan sonra 1 aydır kimseye aşık olmadın. hasta filan mısın" diye dalga geçerlerdi. Ama olsundu... Sevgi amaçtı, sevgi emekti, sevgi boktan dünyaya bağlanma sebebiydi. Şimdi aşık olmuyoruz, bak ne oluyor şimdi?
ah ah oluyoruz da bizim olduğumuz bize olmuyor sıkıntı burda başlıyo zaten. az olcan hatta oluyormuş gibi yapcan belki o zaman hayata fake atıp olumsuzluklara karşı bi nevi firewall açmış oluruz.
galiba en çok da aşık olmak ve aşka sahip olmak arasında sıkışıp kalıyor ruhlarımız, bu kavramların anlamını bilmeden her gün delice aşkı ararken bulduğumuz an tüketmeye başlıyoruz . Tam da bu noktada karşımıza çok önemli bir sorun çıkıyor karşımıza: “Sahip Olmak” sorunu.
Aslında “Sahip olmak” ve “olmak” açılarından bakıldığında sevmenin ikili bir anlamı olduğunu görebiliriz.
Aslında bu her zaman kendime sorduğum bir sorudur: Sevgiye sahip olunabilir mi? Eğer bu olabilseydi, sevginin maddesel bir biçim alması ve onu alıp saklamanın mümkün olması gerekirdi. Sevgi bir soyutlamadır. Gerçekte var olan ise, sevme eylemidir.
Sevmek, yaratıcı bir etkinliktir.
Bir insana ya da bir şeye ilgi duymayı, onu tanımak istemeyi, onu anlamayı, doğrulamayı ve onun yanındayken sevinç duyabilmeyi doğurur. Bu ister bir insan, ister bir resim, isterse bir ağaç olsun sevme eyleminin özellikleri hiç değişmez. Sevmek, sevilen insanı ya da nesneyi canlandırmak, onun yaşam duygusunu arttırmak anlamına gelir. Aynı zamanda, kişinin kendisini de canlandıran, yenileyen ve hareketlendiren bir süreçtir.
işte bu noktada çok aşık olmak devreye giriyor. Eğer sevgi, “sahip olmak” türünde ele alınacak olursa, kendinin kılmak, denetimi altında tutmak anlamlarına gelecek ve böylece de canlandırmak ve hareketlendirmek yerine, boğucu, engelleyici ve kısırlaştırıcı bir eylem haline dönüşecektir. Çoğu kez çok aşk olarak belirtilen şey, sevme beceriksizliğini ve sevememeyi gizlemek için kullanılan maskeden başka bir şey değildir.
insanlar sevmeyi beceremediklerinde en çok aşk maskesini kullanırlar. “Kıskanıyorum o yüzden böyle giyinmeni istemiyorum, çok aşığım o yüzden bu davranışını onaylamıyorum.” gibi cümlelerle aşk maskesi altında sevgiyi tüketirler. Denetimleri altında sevdikleri insanları boğarak, engelleyerek, sevgiye sonsuza dek sahip olma yanılsamasını yaşarlar.
böyle hislere sahip insanların bu konuda hiç darbe almadıklarını düşünüyorum. şanslılar ve umarım da şanslı kalırlar ancak bir darbeye bakar çok aşık olma işi. bir darbede olaya bakış tamamıyla değişiyor, o hüznün riskini alamıyor insan.