çocuğunu yol ortasında döven anne

entry12 galeri0
    12.
  1. yol ortasında dövünce "anne mi o lan, o anne değil, nefret edilen anne tipi" gibilerinde söylemlerle yerin dibine sokulan, ama çocuğunu yol ortasında değil de evinde dövünce "çocuğa terbiyer vermek gerek" gibi abukça şeylerle bu sefer de savunulan anne. yol ortasında dövünce başka da, evde dövünce başka mı amk.
    0 ...
  2. 11.
  3. yol ortasında dövülmesi gereken annedir, kaldı ki bir çocuğun değil sokak ortasında hiç bir yerde dövülmemesi gerekir. adı üstünde çocuk!
    0 ...
  4. 10.
  5. En nefret ettiğim anneler.
    Ben çok dayak yedim küçükken ama evde yedim dayağımı. Sokak ortasında sen o masum daha kendini zar zor koruyan çocuğa nasıl vurursun? Onun da bir gururu var. Sen her vuruşunda zedeliyorsun onu.

    Geçen sokakta birini gördüm. Dövüyodu çocuğunu gittim yanına,
    -abla sen o çocuğa sokak ortasında vurunca eline ne geçiyor? Ayıp değil mi yaptığın?
    +sanane be çocuk benim çocuğum!
    Tamam dedim gittim az ilerde polise şikayet ettim. Bu kadın çocuğuna şiddet uyguluyor diye.

    Aynı şekilde bir hocam çocuğa vurmanın kötü bir şey olmadığını söyledi. Ben de "ne yani çocuk sokak ortasında dayak yediği zaman daha iyi bir birey mi oluyor ilerde?" Dediğimde öyle bir şey demek istemedim dedi.

    Bir çocuğa vurmak, itliğin en somut hali benim gözümde.
    Büyük bir adama vurduğunda kendini savunabilir, peki ya bu çocuklar?
    0 ...
  6. 9.
  7. Görüldüğü yerde müdahale edilmesi gereken, muhtemelen kendisi de itibarsızlaştırılarak büyütülmüş ve yine muhtemelen kocasıyla mutsuz olan kadındır.
    0 ...
  8. 8.
  9. Bir çocuğun kendine güvenini bitiren annedir. Çocuğun ezik, sinmiş bir birey olarak hayatını sürdürme ihtimali yüksektir. iyi bir anne, çocuğunu bırak sokakta dövmeyi, evde bir akrabanın yanında bile dövmez.
    0 ...
  10. 7.
  11. yetersizliğini en kötü şekilde dışa vuran kadındır.
    0 ...
  12. 6.
  13. evladının ağzına ağzına vurarak başlar anne, savunmasız bebenin ensesine sert tokatlar vurarak pekiştirir.. eve gidince babana söylüycem ile noktayı koyar.

    not: çok dayak yedim böyle.
    1 ...
  14. 5.
  15. anne değildir. anne adayıdır, anne olduğunu sanan kadındır.
    0 ...
  16. 4.
  17. dayağı hiç tasvip etmeyen biri olarak hayvanlık olarak gördüğüm hadisedir.
    acaba avrupada amerikada varmıdır çocuğunu yolun ortansında döven.
    ayrıca dayağın iyisi kötüsü olmaz.çünkü cahillikdir.
    ileride psikolojik sorunlara sebebiyet verecek boyuttada olabilir.
    1 ...
  18. 3.
  19. anne mi o dedirten durumdur. evde ya da sokakta farketmez neden bir çocuk dövülür ki. adı üzerinde çocuk bu. otur anlat sorun problem neyse. ondan sonra bozuk toplum çarpık ilişkiler olunca neden böyleyiz diye kara kara düşünürüz.
    2 ...
  20. 2.
  21. evde dövenden farkı ne anlamadım??? dayak her yerde dayaktır ...dışarda olunca daha mı vahşi oluyo yani.
    0 ...
  22. 1.
  23. çocuğunu eşşek sudan gelinceye kadar döven tipik bir türk annesidir.

    geçen hafta üsküdar meydana inmiş dolaşıyordum aylak aylak. ya da bir yerden mi dönüyordum, hatırlamıyorum tam olarak. bilen bilir, meydandaki camiyi geçince köşedeki eski adı yöre yeni adı üçler marketin önünden, hemen oracıktan, karşıya geçerken insanlar sel olmuş üzerime doğru akıyordu, trafik lambalarının yanan kırmızı ışığına inat. bir anne 4-5 yaşlarında bir çocuğu elinden tutmuş karşıya geçirmeye çalışıyordu. çocuk ise nuhun gemisi diyor peygamber demiyor. evet nuh'un gemisi diyordu. "anneeee gemiiiyyy!!" diye zırlıyordu. herhalde tükkanın camının birinde bir oyuncak görmüş, içinde ukde olarak kalmıştı çocuğun. annesine baktım, kadın bu duruma hafiften sinirlendi, hani burasına kadar geldi denir ya işte öyle. çocuk muhakkak ki aralıksız bir şekilde yarım saattir zırlıyordu, anne ise keskin sirke küpüne zarar raddesine, köpürme noktasına gelmişti anlaşılan.

    peki anneler hem sever hem döver mi? döver galiba. şöyle bir hafızamı yokluyorum da benim annem bana hiç vurdu mu, dövdü mü? yoo yani varsa da hafızamda yer etmemiş. ancak abimle birlikte mutfaktan atılan güdümlü terliklerden nasibimi almışımdır çok çok. biraz da zırıltı. "ömer bacaklarını kırıcam senin çabuk düzelt dağıttığın odayı." ya da "o pastalar misafire yapıldı, elleme kör şeytanın kör gözüne kör nalet." diyerek kabahatlar kanunun 17.maddesini hatırlatırdı bana kestiği ceza ile. ben ise vınnn sokak kapısından dışarı fırlardım. arkadan valide bir ton çağırış, yakarış, çığırış allah ne verdiyse söylenirdi.

    böyleyken böyle, işte dediğim gibi kadın baya bir öfkelendi. "suusss yeter yeter!! almıyorum, senin istediğin olmayacak yürüü yürüü gerizekalı şey, yürü." ?? gerizekalı mı, lan mı, canın sağolsun be anne diye içindem geçirdim. çocuk peki sustu mu? susmak ne mümkün aksine daha bir peydahlandı, daha da bir palazlandı. viyak viyak bağırıyor bu sefer yolun orta yerinde, arabaların arasında. araba kornaları ile birleşince bu viyakalama, enfes bi konçerto halini aldı üsküdar müzik cemiyetindeymişcesine. kullaklarımız inleyen nağmelere doydu gündüz vakti. baktım çocuk ısrarcı bu sefer annenin burun delikleri sinirden şişip inmeye başladı, şahin gözlerle çocuğun şöyle bir yüzüne baktı, çocuğun yarım ağızla tuttuğu dudaklarının arasındaki yalancı emziğini çıkardı ve elini havaya kaldırıp hızlıca okkalı bir tokat akşetti çocuğun ağzının tam ortasına, evet deyim yerini buldu, ağzının tam orta yerine, çaaatt diye.

    çocuğun ağzı dudakları, suya sırtı üstü çakılmış insanların teni gibi şişti. kıpkırmızı oldu. çocuk sustu. gözlerine baktım, boncuk gibi yaşlar sel olup akmaya başladı o gözlerden. bu sefer viyaklamalar yerini keskin bir hıçkırık histerisine bıraktı. annesinden böyle bir tokatı beklemiyordu, beklemek istemiyordu ama hayatın acı gerçeklerden birini yemişti bile, can ciğer kuzu sarması annesinden...
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük