bu aralar bazı bölücü toplulukların düşünce özgürlüğü adı altında yemediği bok kalmadı. demokrasiden bahsediyorlar, özgürlükten ve kardeşlikten... aynı bölücü insanların ''onurluca bir mücadele'' sürdürüyor dediği pkk da mevcut. özgürlük mahkumlarıyız deyip duruyorlar...
cahilliği, adiliği ve bölücülüğü sen seçtiyorsun insanlara! barıştan, özgürlükten, kardeşlikten ve güzel olan herşeyden bahsedebilmen için çocuklarınızı sokaklara sürmeyin ilk olarak. onlara taş attırıp devlet düşmanı olarak yetiştirmeyin. bir bölücü olarak istemediğiniz şey kalmadı. hayat hakkında yeni yeni düşünceleri gelişen masum çocukların geleceğini çalmayın. dağa göndereceğinize, okula gönderin. ama işinize yaramaz değil mi?
çocuğunu okula gönder ki senin gibi şerefsiz bir insan olmasın, bu topraklar onunda ülkesi...
çocuğunu okula gönder ki senin gibi nankör olmasın, devleti ona her hakkı veriyor...
çocuğunu okula gönder ki senin gibi taş kalpli olmasın, türk milletini sevsin... milleti onu sevecektir...
kendilerini özgürlük mahkumları olarak adlandıran, onurlu bir terör örgütümüz var diyen bu namussuzlar hiçbir zaman bunu yapmayacaklar. ısrarla çocuklarını dağa gönderip bu ülkeye zarar verecekler. yazıklar olsun hepinize...
edit: okula gidip de yine bölücü olabilenler de var. aramızda da atatürk düşmanı, ne mutlu türküm diyene demeyi utanç olarak gören, devlet millet düşmanı itler var. herkese sen faşistsin deyip nick altı sıçıcılığı yapar bu itler...
kendi 'nefes'lerinin damarlarına kan pompalamasıyla gölgeli tepelere hilâl çizmekten kan çanağına döndürdüğün gözlerin yavaş yavaş ıslanmaya başladığında elbet göremezsin güzel. neden ? perdelerini kaldıramazsın sisten. önünden sıyıramazsın sonra ama 'sıyırırsın', kafayı.
savaşın resmini çizemezsin çünkü. barışın da resmini çizemeyeceğin gibi. en 'kin' ve 'nefret' kokan çiçeklerden, en gözü kara, içi neşterli, niteliksiz çocuklardan, makası 'kelebek', aklı siyah ve aslında içi titrek, götü yamalanmış, buzlu..
beyazı bir tek yanında gece eve atıp sikmek istediğin manitanı 'versin diye' sinemaya götürdüğünde zoraki izlediğin, izlemediğin, öylece baktığın aşk filminin son sahnesinde görüyorsun çünkü.
sana gri diye sorsam ? cevabın ülkülü bir lânet ocağı kokteyli.
taşak geçilmesi gerekenle üzerine fikir teatrisi yapılması gerekenin ayırdına, ancak ve ancak, akli dengesi yerinde olmayan, olgulara hastalıklı bir takıntıyla bağlanıp gözleri kör olmuş, kendi içinde fikrini en doğru fikir olarak addeden saçma adamlar varamaz. canın sıkılınca bsg yaz 3131'e gönder.