çalışan bir annenin çocuğu olmak ne demektir bilen bilir. çocuk gözleriyle bakılan dünyada annenizin bir holdingte direktör olması anlam ifade etmez. sizin için anlam ifade eden evde kek yapan, derslerinize yardım eden, sokakta oyun oynadıktan sonra yaralarınıza üfleyerek tentürdiyot süren annedir.
kaçırmayı başardığınızda göbek attığınız, adına bakıcı denilen yabancı kadınlardan nefret etmenizin sebebi anne özlemidir. sanki onlar olmasa anne geri gelecektir. bir çocuğun olabileceği maksimum acımasızlıkla elinizden gelenin en iyisi olan yaramazlıkları ve çeşitli kaçırma yöntemlerini ardı sıra uygularsınız.
bir de tek çocuksanız, bakıcıları kaçırdığınız dönem aralıklarında, sekiz yaşında anahtarınızla kapıyı açıp kesif bir yalnızlıkta buluyorsanız kendinizi, annenizin başarıyla kariyer basamaklarını tırmanışına sadece küfredersiniz.
anne için de durum paraleldir. iyi bir gelecek hazırlamak adına yaptığı seçimin doğruluğunu hep sorgulayacaktır. bir yetişkin olduğunuzda "sen olsan ne yapardın?" ya da "kararım doğru muydu?" diye soracaktır. yaşın verdiği olgunlukla "doğrusunu yaptın anne" dersiniz ama o çocukluktan kalma sızı kalbinizde tekrar hortlar...
bir süreliğine bırakıyorsa alkışlanası kadın modelidir. çünkü bebeğinin ilk 6 ay ona ihtiyacı vardır. ve bebek bu ihtiyaçtan yoksun büyürse hem bedensel hem de ruhsal açıdan iyi olarak büyümez.
eğer en azından bir yıl kadar içinse takdir edilesi kadın modelidir. yok ben çocuğu mu yaptım evimde otururum çocuğuma bakarım diyorsa yanlış yoldadır.
Çocuğun geleceğinde küçük yaşlardaki oluşacak anne boşluğunu doldurarak çocuğun hayatı boyunca sahip olacağı karaktere olumlu katkıda bulunmuş kadındır.
pinpirikli ve titiz bir kadındır. o kadar uğraşıp yaptıktan sonra kimselere emanet etmek istemez bebeğini haklıdır da. bakıcı terörünü bilmeyen yoktur sanırım.