yıllar önce mahallenin çocuklarıyla top oynadığın taşlı, topraklı ve çamur dolu arazinin yerinde yıllar sonra bi' beton yığınını gördükten sonra insan daha da özlüyor o yılları.
Her ne kadar üstü başı leş gibi olsada gerçek manada temiz olmayı ozlemektir.
Büyümek istemeyi ozlemektir.
Akşam ezanina kadar sokakta Coşmayi ozlemektir.
Çok şey ozlemektir, çok şey...
Görmeseydim bu gunleride çocuk olup , hep çocuk yaşayıp, hepte çocuk ölseydim. Belki de her şeye bu kadar çok bağlanmazdım oyuncaklarımdanda öte.. Ne bileyim işte çocukken el ele tuttuğumuz arkadaşlarımız gibi hatırlasaydık keşke aşkı.. Annemize kızdığımızda yine anne diyerek ağlasaydıkta büyümeseydik be abi. Ne çekilmezmiş bu dünyada yeni yeni anlıyorum...
Şuan aniden gelen özlemdir. Mahallede oynanan oyunlar, mahalle maçları, insan özlüyor be. Piknikler yapardık, herkes evinden yiyecek getirirdi otururduk yolda yerdik. Ulan kahvehane bile taşladık zamanında. Daha neler neler. Taso, artist kağıtları, beyblade, misket falan biz ufakken daha bi anlamlıydı. Şimdikiler teknoloji kesim oldu. insan özlemeden edemiyor sözlük.
Ezan sesi eve dönme vaktiydi arkadaşlarımla saatlerce saklambaç oynamamız ve barbie bebeklerimize ev yapmamız elbise dikmemiz dışında bir şey ifade etmiyor ne yazık ki...
Leblebi tozu, keçi boku yemeyi özlemek. Meybuzu, tombiyi, cinoyu, sulugözü, minoyu... Uzar gider. Pazar akşamı banyo yapıp ütü kokusu sarmış evde sıcacık sobanın yanında kıvrılmayı, akşam ezanina kadar sokakta cirit atmayı, dostlukları, masumiyeti özlemek. En çok da mutlu olmayı...
Edip cansever çok iyi anlatmıştır bunu.
"Ben pencereden bakarken,
Kimseler ölmemişti.
Ölüm diye bir şey yoktu ki Hilmi Bey.
Var mıydı?
Yüzümden bir şeyler aktı aktı.
içim de menekşelendi Hilmi Bey.
Gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk
Hiçbir yere gitmiyor."
çocukluktan kasıt dertsizliği özlemektir. düşünmemeyi, masumiyeti, yalansız ve çıkarsız yaşamayı özlemektir. bu özlem dinmeyeceği gibi çaresi de yoktur.
masumiyeti özlemektir. mutluluğu saflığı temizliği özlemektir eski cesaretini özlemektır. ya da özlememektir o zaman da çok mutlu değildim zaten.Ama daha masumdur özlüyorum seni küçük tarihyazankiz özlüyorum.
Hiçbir artısı olmamasına rağmen, o zaman da ufak tefek hayal kırıklıklarına maruz kalmış olmama rağmen özlüyorum ben çocukluğu.
dinlenen şarkılar, özlenen insanlar, tek taraflı sevgiler o zamanlar daha değerliydi.
Acının içinde "değer" vardı.
Şimdi çekilen acının da çektirenlerin de değeri kalmadı ki.
https://galeri.uludagsozluk.com/r/1554387/+ çocukluğun kendi direkt kaybolmasa da çocukluk ruhu kaybolabiliyor ve ruh olmayınca çocukluğu dolaylı uygulamak da zor oluyor. zaten çocukluk ruhunu her daim canlı tutmak en güzeli, böylece hayat sıkıcı gelmez insana. ama bu çocukluk bilinçli olsun. o kadar ki çocukken bile büyümeyi istemenin pişmanlık olacağını bilin lakin bunun zararını bile bile meraktan istemek zorunda kalın. böylece daha az pişmanlık olur ve bir şeyler öğrendim diyebilirsiniz.
Temiz ve saf dünyam vardı. O zamanlar ben bütün insanların iyi olduğuna inanırdım.
Şimdi ise herkesin kötü olduğunu düşünüyorum. Hayat yaşadığın kadar var işte. Sonra bir bakmışsın. Perdeler kapanır. Şah ta olsan sefil de olsan, üstüne kapanacak 2 metre toprak.
çocukluğu değilde çocuk olduğum zamandaki bende bulunan ruhen saflığı iyi niyeti özlüyorum çocukken ileride iyi biri olacağıma inanırdım nedense hep ama şimdi bakıyorum da tam aksi olmuş.
Kimi yazarlar için anneyi özlemektir. Çocukluğundaki iyi kötü tüm anılarında annen vardır. Şimdilerde o günleri hatırlamak en mutlu olduğun zamanları özlemek demektir.
Tek derdi, limonlu lollipopun bitmesi olan, çizgi film izlerken, anne kişisinin soyduğu mandalinayı, elmayı yerken öte yandan, spiderman olduğuna inanan o şahane kişi özlenmez mi?!