Kendisi kışa denk gelen sahurların vaz geçilmeziydi. Soba olan odada kızarmış ekmek kokusuna uyanıp kaynağını hala bilemediğim o aile mutluluğuna ortak olmayı çok özlüyorum. Kapağındaki camdan alevleri izleyerek sarıya kesmiş odada uyumanın zevkini şu an en kaliteli yataklar veremiyor.
bilen bilir, bu billur tuz tee 1970'li yıllardan beri hemen hemen her evde vardır. tahmin ediyorum ki logosu ve logosunda tuz döken kız çizimi 80'li yıllardan sonra doğan bir çok kişinin aşina olduğu figürlerdir. sanırım benim de karşı cinsi tanımaya çalıştığım ilk olay bu billur tuzun üzerindeki kız idi. onun güleç suratını çok sevmiştim. mutfağa çeşitli bahaneler uydurup gider, uzun uzun bu kızı seyrederdim. içindeki tuzu bitmiş kutu en sevdiğim çocukluk objemdi. resmen logoya aşık olmuştum. sonra atv'nin reklam jingle'ndeki öpücük atan kıza aşık olup billur kızını unuttum.
Çivi.
(bkz: çivi oyunu)
O zamanlar her yer toprak tabii. Ana caddeye asfalt döktüklerinde çok şaşırmıştık. Sıcak, siyah bir şey!...
Neyse, dönelim konuya.
Toprak yağmur sonrası yumuşak olur. Birkaç oyun için malzeme olurdu. biri de bu oyun. Oyuncağımız vardı yalnız toprakla oynamak daha zevkliydi. Üstümüz başımız batardı sonrasında temiz bir dayak yerdik annemizden "daha yeni yıkadım ben sizi" diye söylenerek iki tane Totomuza vururdu. Hey gidi günler...
Ulan az zaman öldürmedik bunu oynamak için. Para olmayınca az arzulamadık.
Ulan geçen düşündüm ben mutsuz bir çocukluk geçirmişim. Halbuki şu oyunu ve konsolu paraya kıyıp alsa lar belki şu an daha düzgün bir insan olacaktım. Parasızlığın gözü kör olsun be!
Dönemin üç boyutlu gözlüğüdür. Anneannemler hacdan getirmişti. içerisinde bol bol hac yerlerinin fotosu vardı. Foto değiştirirken çıkan ses hala kulaklarımda. ToplaSan sadece iki tane farklı film şeridi vardı. Aksama kadar çevirip çevirip aynı şeylere bakardık.