Yaylada kendi başına yetişen onlarca ağaçtaki elmayı (granny smith elmalar değil ama olsun) toplayıp semt pazarında satmak, öğleden sonra sıkılınca "alın len hepsi sizin olsun açlar" diyerek millete bedava dağıtmak.
yaşlı teyzeler için bakkala gitmek. biz bunu işe çevirdik ulan, sepetle parayı aşağıya salan teyzelerimiz için 2 ekmek alır, gelirdik. bozuk parayı sepete koyarken bilirdik ki bu teyze "al oğlum senin o" diyecek. akabinde parayı alır, teşekkürümüzü eder, bakkala geri döner ve cipsleri mıncıklayıp taso olanı o parayla satın alırdık.
(bkz: şarkı söylemek)
Babam beni cesaretlendirmek icin is yemeklerinde kokteyllerde sahneye cikmam icin para verirdi. Sahnedeki sarkiciya rica eder bana bi akustik gitar verirlerdi. Bi sarki icin 50 lira gibi bisey alirdim o zamanin parasiyla. Sahne korkumu yenmeme yardimi oldu.
bayram gününe kadar mahallenin mal varlıklı ailelerinin analizini yapıp sehir haritasını cıkartmak ve bayram günlerinde sadece onların kapısını çalıp bayramlarını kutlayarak seker yerine harçlık almak.
köşedeki handa bi ajans vardı böyle ıvıl kıvıl şeyler üretirlerdi, biz de her geçişimizde ordan eşantiyon ayakkabı çekeceği alırdık, sonra bi baktık bunlardan elimizde haddinden fazla birikmiş kurduk tezgahı başladık satmaya, sonra abi gördü bizi, kaçınılmaz sona geldik ve ticaret hayatımız başladığı yerde bitti. *