evimizin önünden akan derenin karşısında şimdi yıkılmış ve yerine düğün salonu ile olimpik yüzme havuzu yapılmakta olan eski belediye garajı vardı. ben 4 yaşındaydım ilk hatırladığımda abim de 5. o zamanlar belediye şimdiki gibi lüks araçlara sahip değildi. 4 adet greyder ile 3 adet büyük, 6-7 tane de küçük yük kamyonu ile 2 adet kepçeli ve kasalı traktöre sahipti.
o zamanlar en büyük eğlencemiz pazara gittiğimizde annemize aldıracağımız kendi tabirimizle grayderler ve kamyonlar olurdu. çünkü evimizin önünde bu anlamda bizi tetikleyen bir belediye garajı vardı. o yaşlarda takip ettiğimiz ninja kaplumbağalar ve he-man çizgi filmleri gibi belediyede olan biteni de ilgiyle takip ediyorduk. belediyenin greyderleri kamyonları bizim herşeyimizdi.
o küçük yüreklerimizle abimle ben greyderlerden iki tanesini sahiplenmiştik. birinin adı benati idi, dönme işlemini gövdesinden yapan bir kepçe idi, diğerinin adı ise belediyenin ona verdiği isimle beko idi, o da önde kepçesi arkasında kazıcı kepçesi olan greyderlerdendi. ve kendimize hedef koymuştuk büyüyünce abim benatinin ben de bekonun kullanıcısı olacaktık. ama olamadık.
hani bir laf vardır adam olacak çocuk bokundan belli olur diye.
bu laf tam tersi durumlar içinde geçerlidir tabi. adam olmayacak olan çocukta bokundan belli olur.
elalemin bebesi doktor olacağım, pilot olacağım, astronot olacağım, derken, bendeniz ben çalışmayacağım diyordum. o zamanda sevmiyordum çalışmayı şimdi de sevmiyorum.
hayaller küçükken hep büyüktü valla.
- doktor ( doktor olup annemi iyileştircem ben )
- hakim
- avukat ( anne sen yeterki iste ben babamla seni boşarım )
- öğretmen ( çocuklara sevgimle beraber ders vereceğim )
bu kişi şimdi evde sadece kendi çocuklarına sevgi veriyo eminim bundan.
orkestra şefi olmayı hayal ederdim hep. Bunun dünyaya hükmetmekten daha ciddi bi iş olduğunu düşünürdüm. Elimde küçük bir batonla moskova senfoni orkestrası şefini taklit ederdim odamda. Hala aynı istek var içimde.