hatırlıyorumda annemin tüm ısrarlarına rağmen bir türlü yemek yemediğim evrelerdi. lan insan hiçmi acıkmaz. sokakta arkadaşlarala çeşitli oyunlara dalıp, yemek yemeğe vakit ayırmadımız çocukluk zamanlarıydı işte. garip olan, bizim mahallenin çocukları hiç acıkmazdı.
tolstoyun ilk kitabı. çok gençken yazmış. 20li yaşlarındaymış. birçok olay kendi çocukluğuna dair yaşadığı olaylar. akıcı bir dille yazılmış. sonu biraz iç burkuyor o kadar ama gene de keyifle okunabilecek bir kitap.
saçma sapan yerlerde aklınıza gelir duygulanırsınız.
Bizim eski yadigar buzdolabını izmite öğrenci evine getirdik. Henüz yatağa girmiştim, ha daldım ha dalacaktım ki birden motoru çalıştı bunun. Bir an flashback yaşayıp çocukluğuma döndüm yeminle. Yatağımda uyurken bu hınzırın ani motor sesleri beni çok defa uyandırmıştır. Küçüklüğümün uykusuz gecelerinin sebebi. *
aslında keşke çocuk kalsaydık dememeliyiz. Büyümeden çocukluğun zevkinin farkına nasıl varabilirdik ki sonra?
tuğla içine saklanmış torpilin patlaması sonucu yüzünde küçük bir yara iziyle büyümüş olan ben. çocukluğu sağ yanağımda taşıyorum hala.
kaz çobanlığı yaparken, dikkatsizlik ve çelimsizlik yüzünden dünyanın en "derin" kuyusuna düşünce oldu elimdeki iz.
arkadaşımdan ödünç aldığım bmx bisikletin zincirinin atması, panikleyip bodoslama çarpmam sonucu bıraktım dizimin üzerindeki yarığı caminin bahçe duvarına...
bahçesine dalıp erik çaldı diye, bahçe sahibi adam tarafından tacize uğrayan küçük kızın gözlerinde bıraktım korkunun izini,
intikam için yaktım bahçesini o adamın... sol ayağımda taşıyorum yanık izini...
erkek dişi farketmeksizin kedileri kafalarından tutup öpüştürürken tırmalandı ellerim... silinmedi kedilerin imzası...
daha sokak yaralarım iyileşmeden kalp yaralarım oluştu...
arkadaşlıkların gerçek olduğu,
bilye oynanan,
mahalle maçları yapılan,
yemeğin sıcak ve güzel olduğu,
dert ve tasanın olmadığı,
uzun bisiklet yolculuklarının olduğu,
babayla balığa gidilen,
ailecek pikniğe gidilen,
bayramlarda cümbüş olan,
hep bir an önce büyümek istenilen,
ama hiç büyümeseydim dedirten günlerdir çocukluk günleri.
ünlü rus düşünür ve eylem adamı v.i.u.lenin'in 1917 devriminden sonra kaleme aldığı eserinden mülhem bir başlık.
çocukluk, solun çocukluk hastalığı, goşizm tabiri, teori-pratik bağlamında, siyasi mücadelenin subjektif şartlarının son derece, hatta olmazsa olmazlığının (sine qua non) göz ardı edilmesine karşı geliştirilmiştir. özellikle acelecilik, körü körüne öykünme, sekterlik, kuyrukçuluk, minima-maksima hedeflerde ülke şartlarının göz ardı edilmesi, öncülük-önderlik bağlamında subjektif davranma, öncü cephe probleminde subjektivizm vb. can alıcı hususlarda pratiğin ve teorinin, dolayımla örgütlü hareketin kendisini bekleyen muhtemel tehlikelerin analizini ifade eder.
türkiye sosyalist-komünist hareketinin dününde ve bugününde çokca tartışılmıştır bu problemler. ne varki yüzyıla yaklaşan geçmişin atılım, ricat, imha ve likidasyon momentlerinin analizi, çıkarılması gerekli dersler ve ödevler hakkıyla yapılmamış; hiziplerin birbirlerini tasfiye silahı olmuştur, kıymetli çıkarsamalar, marksçı leninci katkılar. en kötüsü, mücadele ederken birbirleriyle, ülke pratiğinin önlerine koyduğu gerçekler değil, yaşanmış deneyimlerden yansıyan özgüllükler esas alınmıştır.
deneyimlerin teorik arka planından ziyade yaşanmış öznelliklerin dikkate alınması aslında gizli bir kolaycılık, tembellik durumudur. 1890lardan itibaren rusyanın ekonomik istikametinin tespitiyle başlayan lenin, bir yandan rsdip'sinin kuruluş, inşa pratiğinin içinde çalışırken, toprak meselesi, kapitalizmin gelişmesi, ekonomizmin karikatürü, biz hangi fikri mirası reddediyoruz gibisinden muazzam önemde eserler kaleme almış; öte yandan siyasi mücadele yolunda ne yapmalı, bir adım ileri iki adım geri gibi eserler vermiş, devrim günlerinde iki taktik, nisan tezleri, ricat günlerinde özellikle marksçılığa karşı disiplinlerle mücadele etmiş, ederken görüşlerini eserleştirmiştir (materyalizm ve ampriokritisizm, felsefe defterleri). emreryalizm gibi devasa bir sorunun kitaplaşmasını da ihmal edemeyiz.
Biz de ise, bol tercüme, makale. Yegane istisna dr. hikmet kıvılcımlı. ciltler dolusu eser, ünlü tarih tezi. peki ne olmuştur; süratle hareketten kovulmuş, enterne edilmiştir. Her düşüncesi doğru mu, elbette değil, ama biricik çalışkan. tembel, basiretsiz esersiz sözde merkez yönetimlerince tasfiye.
solculuk özellikle 12 mart günlerinde problemdir. kahramanlıkla hatalar örtülmüyor. cesaret mutlaka lazım şart ama kafi şart değildir.
Bu gün hala yansımalarını görüyoruz. Bugün hala marksçı temele dayanan türkiye analizi, ne ekonomik-politik, ne siyasi stratejik bağlamda maalesef, esef.
sol çocukluktan kurtuluyorum öz eleştirileri, sadece komik yada tehdit aracı.
özlenmektedir. çocukken herşeyin anlamı başkaydı. büyüdükte ne oldu sanki dert tasa sıkıntı. oysa çocukluğumda herşey tozpembeydi. bana geri dön çocukluğum seni ve ozamanları çok özledim.
eric berne nin kişilik kuramının son kısmıdır.
bireyin kişilik kısımlarından olgun olmayan bu kısım, tıpkı çocuk davranışlarında görüldüğü gibi düşünmeden istediğini yapma eğiliminin bulunduğu kısımdır.
her bireyin çocukluk yönü bulunur ancak çocukluk yönü genel olarak yaşın ilerlemesiyle azalan eğilimdedir.
bu kısım, freud düşüncesindeki alt benlik (id)in karşılığıdır.