çocukluk

entry292 galeri21
    142.
  1. yıllarını geçirdiğin, sokaklarında tepindiğin, yeri geldiğinde düşüp dizini kanattığın, yeri geldiğinde annen izin vermediği için pencerede perdenin kenarından içini çekerek seyrettiğin mahalledir.
    çocukluğun kalbi tam olarak mahalledir. arka bahçedeki ağacın dibinde gömülüdür bazen. biraz uzaktaki yolda pusu kurup arabalara kar topu atıp olanca hızınla koştuğun kaldırımlarda gizlidir. annenin balkondan attığı bozuk paranın milyon dolarla ölçülemeyecek değerinde saklıdır.

    yıllar geçer, akıp gider. kocaman adam olursun. çocukluğunun kapısından tekrar geçmek istersin. o hayal dünyasına adım attığın anda, sokakların ne kadar küçük, koşarak aşındırdığın yolların ne kadar kısa, evinizin ufacık, atlamaktan korktuğun yüksekliğin bir adım mesafesinde olduğunu anlarsın.

    sinek ilacı arabasının peşine takılmak için koşarken düşüp, dizini kanattığın noktasındır. anıların canlanır ve tebessüm edersin. o anda aklına yaşadığın acı gelir. dizine bakarsın ki yara izi oradadır. vücudundaki hiçbir çizikten bu kadar mutlu olmamışsındır.

    çocukluk dediğin orada ve o yıllarda donup kalmış bir eskidir artık. ama tazeliğini hiçbir zaman kaybetmeyecek. oradan dizinin acısını da alır gidersin.
    0 ...
  2. 141.
  3. her kulture gore degisir çocukluk bana gore kisin yastigin altina elma saklayip kardesden habersiz yemekdir. sobada kestane pisirmektir. kaloriferli evde olansa bir baska yasar anlatirken cocuklugunu...
    0 ...
  4. 140.
  5. Beyin olanca gücüyle ilerlerken, cinsel sistemlerin korkunç etkinliği daha uykuda olduğu için çocukluk, hayatımız boyunca özlemle geri dönüp baktığımız masumiyet ve mutluluk dönemi, hayatın cennetidir, kayıp cennet.

    Arthur Schopenhauer
    2 ...
  6. 139.
  7. Rüzgar yüzünden havalanan bir poşet gördüğümüzde sevinçten ne yapacağımızı bilmediğimiz dönemdi.

    (bkz: ah ah)
    (bkz: özlem)
    0 ...
  8. 138.
  9. Herkesin tekrar yaşasak dediği şey,sorumlluk yok,para derdi yok,sevgili derdi yok ekmek elden su gölden ohh....
    0 ...
  10. 137.
  11. saf duygulara sahip olunan duygulardır. saf lan. kafanızdan hiç bi' kompleks geçmez. sizinle siz olduğu için arkadaş olurlardı. park arkadaşları diye bi' gerçek vardır ki sormayın. parka gider, "acaba biri benimle oynar mı?" diye düşünürsünüz. tek derdiniz budur. tek derdiniz. hayatta her şey size toz pembe gelir her şey. çamur birikintilerinde yürürsünüz, çimenlere oturursunuz, üstünüzün kirlenip kirlenmemesi umrunuzda bile değildir, düşünmezsiniz bile. sokakta istediğiniz gibi davranabilirsiniz, çocuktur der geçerler. yadırganmazsınız siz çocukken. o çizgi filmlerdeki içtenliği gerçek zannedersiniz. o yüzden, büyüdüğünüzde afallarsınız ya. küçükkenki bakış açınızı kaybedersiniz birer birer. içtenliği ararsınız. bulamayacağınızı anladığınızda da, üzülürsünüz işte, isyan edersiniz bu hayattaki insanların boktanlığına.

    ben çocukluğumu bu yüzden çok özlüyorum. her şeyin daha güzel, daha samimi, daha içten, daha saf olduğu için. hayatın boktanlığının farkında olmadığım için.
    0 ...
  12. 136.
  13. Sokakta terden sırılsıklam oluncaya kadar top oynamaktır mahalle maçları yapmaktır bisikletle değişik değişik akrobatik hareketler deneyip düşmektir yere düşüp pantalonları yırtmaktır kollarının dizlerinin sürekli yara bere içerisinde olmasıdır sıcak yaz aylarında mahallece su savaşı karlı kış aylarında yine aynı mahallece kar topu savaşı yapmaktır taso oynamaktır annenin babanın almadığı bir oyuncağa ağlamaktır o oyuncağı aldırmak için değişik değişik numaralar denemektir.
    0 ...
  14. 135.
  15. her şeyden önce her yere koşarak gitmektir. öyle ya, hemen büyümek lazım, belki koşarsak daha çok büyürüz.

    ufacık şeylere bağıra bağıra ağlamaktır.
    çünkü o güne dek yaşanmış en büyük dert odur. hatta kimse seni anlayamaz, ne kadar acı çektiğini kimseler bilmez.
    e aynı şekilde gülerken de sesli gülmektir. çünkü gülünen şey, her ne ise çok komiktir. zaten öğretmen de güldüğünde hep merak edip demez mi, "bize de söyleyin de hep beraber gülelim" diye. merak eder çünkü, kıskanır. sesli gülmekten utanmamaktır, çocukluk.

    yemek yerken konuşmak dahası ağzını şapırdatmaktır.
    televizyonda kurabiye canavarı kurabiyeleri döke saça yiyorsa ve onları yerken "nam nam nam" diye ses çıkarabiliyorsa, biz de çıkarabiliriz.
    bir de şey var, oyundan geri kalmamak için hızlı hızlı yeyip ağzı tıklım tıklım doldurmaktır ve her defasında anneden "yavaş ye boğulacaksın, kaçmıyor oyun" sözünü işitmektir.

    papatyalardan taç yapmak, susuz gölde su varmış gibi hayal edip balık tutmaktır. ne de olsa vakit boldur ve zaman da zaten geçmek bilmiyordur.

    aileden gizli organize olup denize kaçmaktır. yine aynı organizasyonla bahçelerden erik (ç)almaktır. ama yazıktır, çürüsün mü erikler? tamam sustum. ama bir daha olsa bir daha yapardım, ne yapalım.
    en çok erik yeme yarışması yapıp boğularak ölmekten son anda kurtulmaktır.

    tüm gün oyun oynamaktan yorgun düşüp, akşam televizyon karşısında uyumaktır. sonra baba kucağında odaya giderken, uyuyor numarası yapmaktır. babanın da her defasında -nasıl oluyorsa- bunu anlayıp "numaracı seni" deyişine gülmemek için kendini zor tutmaktır.

    her yeni tanıdığın kişiye sen diye hitap etmektir ama yabancılarla konuşmamaktır. barış manço öyle der çünkü.

    hafta sonu çizgi film izleyebilmek için erkenden kalkmaktır. o da yetmezmiş gibi okul çıkışı da televizyondaki power ranger'a yetişebilmek için eve koşarak gelmek ve önlükle televizyon karşısına oturmaktır.

    karda kaymak, yağmurlu havalarda su birikintilerinin içine zıplamaktır. sonra da anneden azar işitip, anne dayağı yeyip, "anne" diye ağlamaktır.

    bisikletten düşüp ağlamamak, kardeş bisikletten düşünce ortalığı velveleye vermektir.

    köpek ısırdığında, köpeğe "kötü köpek beni çok üzdün" diye şikayette bulunmaktır.

    çimlere korkusuzca uzanmak, salıncakla gökyüzüne çıkmak, ağaçlara tırmanmaktır.

    hepsinden önemlisi, "dünyalar kadar" sevmektir.
    5 ...
  16. 134.
  17. maskesiz, kalıpsız, özgür enerjili varlık olma hali.
    0 ...
  18. 133.
  19. o oturduğumuz merdivenin taşları kaç kış kar tutmuştur ve kaç çocuk avuçlamıştır o karı; elini omzuna atıp resim çektireceği kardanadamı yapmak üzere...

    kalabalıktır hep çocukluk;

    en güzel oyuncak arabadır; hayallerde içine binilen...
    0 ...
  20. 132.
  21. keşke hala yaşayabilseydik.
    0 ...
  22. 131.
  23. bir sandık var gönlümde, kilitli
    hep orda saklı, varlığım yokluğum
    ummadığım bir anda kıpırdar, bazen
    bir uhrevi hülya gibi çocukluğum
    0 ...
  24. 130.
  25. büyümeye bu özlem, bu özenti niye çocuk
    sen küçüksün, dünyan büyük.
    dünyan temiz pak.
    bütün renklerin pembe, beyaz, ak.
    acı yeşilleri tanımazsın,
    siyahlar senden uzaktır.
    düştüğün için ağlama
    bu düşüş, düşüş değil
    oyuncağın kırıldıysa ne çıkar...
    büyü de gör, oyuncağını nasıl kırar eller
    para derler, şöhret derler, aşk derler
    cümle iyilikler menfaatlerde erirler.
    büyüme çocuk.
    0 ...
  26. 129.
  27. 80 lerde çocuk olmak ağaçtan kazıyarak yaptığın topaçı çevirmeye çalışmaktı.
    90 larda çocuk olmak saklambaç, evcilik ve taso oynamaktı.
    2000 li yıllara geldiğimiz şu tarihlerde çocuk olmak bağımlılık derecesinde günde 10 saat online oyun oynayıp biraz büyüyünce internetten porno seyretmek oldu.
    0 ...
  28. 128.
  29. dünyaya geldiğimizden beri en saf duyguları yaşadığımız, tek sorunumuzun iki oyuncağın kırılması ya da annenin babanın o çok istediğin şeyleri almaması olan zamanlar. insanlar büyüdükçe, dertleri, sıkıntıları büyüyor. hayat sana acımasız olmayı öğretmeye çalışıyor her seferinde. çocuk gibi, sana gülümseyen birisine hemen güvenmemen gerektiğini öğretiyor. o en güçsüz halinle bile vurduğunda incittiğini sanıyosun insanları. büyüdükçe öğretiyosun inciten şeyler vurmak kırmak değil söylenen şeyler. daha çok iz bırakıyorlar hayatında. kendini bilmediğin zamanları özlerken kendini arıyosun hala bi yandan.bi koşuşturmacaya katılıp sen de gidiyosun. ama bazen durup etrafındakilere o çocukken yaptığın gibi küçük tatlı şımarıklıklarını yapıyosun o zaman anlıyosun hala içinde bi yerde var olduğunu o küçük çocuğun.
    0 ...
  30. 127.
  31. 126.
  32. kızarmış ekmek kokusuyla arada bir esip geçendir. hayır anlayamadığım, şimdi ekmek kızartmıyoruz sanki...
    0 ...
  33. 125.
  34. --spoiler--
    Küçükken en geç saat 10'da yatardım. Şimdi 11, 12 farketmiyor. Kafama eserse belki de 1'de yatarım. Çılgınlık diz boyu.
    --spoiler--
    0 ...
  35. 124.
  36. hayatın ve insanların, size en güzel göründüğü, tertemiz olduğunuz evredir. biz büyüdük ve dünya kirlendi gibi iddialı ve samimiyetsiz bir söylem yerine, dünya küçüldü ve biz kirli olanlara çarpmaya başladık denilse daha doğru olacaktır.
    çocukluk, cennete bile değişilebilecek olandır.
    0 ...
  37. 123.
  38. cocuklarin icerisine konuldugu kap, kacak.
    2 ...
  39. 122.
  40. 121.
  41. nasıl yaşanırsa yaşansın, üzüntüsü, derdi, kederi, mutluluğu ile sanırım en çok özlenen oluyor bu insanların hayatında.
    en kötü hatıranın bile bir an akla düşmesi çok farklı duygular yaşatıyor insana.

    örnekler çok...

    - mesela en ufağından şu yeni neslin pek bilemeyeceği erik/elma vs ağacına dalmak, ağaç üstündeyken bahçenin sahibinin bağırması ile ağaçtan düşmek, el bileğini çatlatmak, bahçe sahibinin duruma üzülüp hemen kucaklayıp hastaneye götürmesi seni... hastane çıkışı ertesi gün eve elinde bir torba erik ile gelmesi, nasılsın diye sorması. çok acayip çok.

    - alman kale oynamak, dokuz aylık oynamak, misket oynamak...

    - taş üstünde deliler gibi maç oynarken yüzlerce kez düşüp her tarafı yara bere yapmak, küçük ve çelimsiz kollarla abiler ile maç oynarken sert meşin topun avuç içine dik biçimde çok hızlı bir şekilde gelip (çatlayan aynı)
    bileği kırması. o sıcaklık ile bunu anlayamamak maç yapmaya dahası hala kalecilik yapmaya devam etmek. bir şey olduğunu anladığın zaman korka korka babaya gitmek. babanın sana bir şey olduğu korkusu ile telaşla hastane hastane gezmesi.

    - zorla, ağlaya sızlaya aldırılan atarinin bozulması. atari bozulduğu için üzüntüden hasta olmak. babanın hastalığın sebebinin bu olduğunu anladıktan sonra ''oğlum sen manyak mısın'' deyip evden çıkması, 1 saat sonra gidip daha güzeli yanında bir sürü oyunla eve getirmesi. (bkz: baba)

    - dede ile oynarken, oradan oraya zıplarken tam iki gözün arasında, sivri cam meyvelik sapının yaklaşık 5 cm içeri girmesi (bu, hayatımda ki en canlı anılardan biridir) çok fazla kan kaybederek hastaneye gitmek, öyle ki araba hastaneye giderken başını yasladığın annenin beyaz eteğinin kıpkırmızı olması.

    - dedenin gelişini ıslığından tanımak... mahalleye girerken ıslık çalması. yanına koşmak, cebinden çıkardığı çikolatayı ve bozuk paraları almak. dedeye adeta tanrı gibi bakmak. binaların arasında kocaman bahçemizde yetiştirdiği ağaçlar, sebzeler, meyveleri görüp bunları tek başına yapan adama küçücük yaşta kocaman saygı duymak.

    - dedenin ölmesi... mahalle arasında diğer mahalle ile maç yaparken bir arkadaşının gelmesi, ''gel size gidiyoruz demesi'', maç bitsin so.. diyemeden tutup bisikletin arkasına bindirmesi seni. eve gitmek. aile apartmanı olduğu için giriş kapısın komple açık olmasına şaşırmamak fakat kapı girişinde onlarca ayakkabıyı görmek. o anda amcaya rastlamak kapıda. amcanın sana, senin amcana bir süre sessizce bakması. hiçbir şey demeden sarılman, içinde haykırarak ağlarken, dışarıda sadece göz yaşı dökmen. yukarı çıkıp dedeni görmek cansız bir biçimde. çok sevdiği bahçesiyle uğraşırken, tam orada hayatta gittiğini öğrenmek. o yaş itibariyle cinli, perili, hayaletli durumlardan korkan bünyenin gece geldiğinde deliler gibi dedenin ruhunun gelmesini dilemek. özlemek.

    çok acayip şey ya çocukluk. valla bak.
    0 ...
  42. 120.
  43. bir insanın en güzel en saf en iyi en hayalperest olduğu dönemidir. büyüyünce hep özlenendir.
    0 ...
  44. 119.
  45. bir denizdir ömür,

    çocuklukta; sahile yapılan kocaman kumdan kalenin o denizden gelen bir dalgayla silinişi.
    3 ...
  46. 118.
  47. kimi için pembe panjurlu evinin bahçesinde geçirilen hayatın en neşe dolu yılları, kimi için ailesini geçindirmek için ekmek parasının peşinden koştuğu hayatının olgunluk dönemimin başlangıcı.. kimi için yetim öksüz kardeşlerine ana babalık yapmaya başladığı büyüme dönemi, kimi için salçalı ekmkeler, leğende yapılan banyolar, toz leblebiler.. kimi içinse dedesi yaşında bir adamla zorla evlendirilerek diri diri mezara gömüldüğü dönem..

    çocukluk.. yine de güzel çocukluk, yine de yaşanmaya değer. bir kelebek ömrü kadar kısacık olsa da..
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük