Herkes gibi çocuktum bende
Hayallerim vardı toz pembe
Büyümekti,adam olmaktı isteğim
Nerden bilebilirdim ki
Hayatın pembe değil de gri olduğunu
...
Çocuktum işte
Herkes gibi...
Herşey rengarenkti
Resimlerim,güneşim,gökyüzüm
Griye yer yoktu renklerimin arasinda
Önümü görmeme engel
Sis yoktu gözlerimin önünde
Herşey açıktı,saftı
Tıpkı kalbim
Tıpkı aklım gibi
Dedim ya ulan!
Çocuktum işte
Herkes gibi...
insanoğlunun hayatında hiçbir ayrımın bulunmadığı tek çağdır.
çocukken herkes eşittir.
en azından çocukken öyle düşünürüz.
oyundur çünkü çocukluğun kendisi ve oyunda önemli olan kiminle mücadele ettiğin ya da kiminle takım arkadaşı olduğun değildir naif bir kazanma arzusu ve eğlence maksatlıdır her şey.
henüz zengin fakir ayrımı yoktur aramızda.
mahallenin en zengin ailesinin çocuğu da en fakiri de aynı yerdedir.
ikisi de içinde henüz maddiyat olmayan hayallere inanır.
henüz zenginin çocuğu kendinden aşağı görmeye başlamamıştır nike giyemeyen arkadaşını.
çünkü o zamanlar ikisinin ayakkabısı da aynı sürede dağılmaktadır top peşinde koşturmaktan.
ikisinin kıyafetleri de kirlidir yerle sürünüp çamurlara bulanmaktan.
henüz tembelle çalışkan zekiyle aptal ayrımı yoktur aramızda.
okulda aldığımız iyi ve kötü notlar okulda kalır.
ağacın en yükseğine tırmanabildiği için ya da evcilik oynarken çocuk olmayı kabul ettiği için hep en değerlidir tembel olduğu için öğretmenden azar işiten arkadışımız.
büyüyüp iş güç ve statü sahibi olmamışızdır ki daha; okumayıp tamircilik yapan arkadaşımızı hor görelim.
o zamanlar iyi bir meslek ve para hepimiz için aynı uzaklıktadır.
henüz sağcı solcu vatanperver vatan haini ayrımı yoktur aramızda.
siyaset girmemiştir hayatımıza.
hepimiz her zaman ezilenin yanındayızdır babası molla da olsa komünistte.
ortak kahramanlarımız vardır sağcı da olsa farketmez solcu da.
hepimiz vatanseverizdir ama henüz hiç yoktur aramızda vatan haini.
henüz cinsiyet ayrımı da yoktur aramızda.
kızlara da erkekler kadar değer verir.
birbirimizi yemeyiz onlar için.
ama yaşımız ilerledikçe bir zamanlar oyun arkadaşımız olan kızlar için hain planlar hazırlamaya başlarız.
henüz yoktur aramızda farklı ırktan ya da dinden olmanın nasıl bir şey olduğunu bilen.
hepimiz aynıyızdır.
sokağımızda yaşayan esmer arkadışımızın kürt olduğunu ve bazılarına göre tehlikeli olduğunu öğrenmemişizdir daha.
aynı okulda okuduğumuz bir ermeni arkadaşımızın başka bir peygembere inanması gücendirmez bizi.
severiz televizyondaki bütün zencileri ve tabi ki eğlencenin en hasını icat eden çingene arkadaşlarımızı.
ve anlayamamışızdır daha büyüklerin ne diye sürekli birbirlerini yiyip durduklarını.
zaten anlayınca biter çocukluk.
yaşlanır dünya.
bu kavramlar için verilen savaşlar yoktur belleğimizde.
bildiğimiz tek savaş bilye için gazoz kapağı için verilen savaştır.
bir de olsa olsa su savaşıyla yastık savaşı...
insanın yaşı ilerledikçe, sahip olmak istediği fakat olamadığı, en zenginin bile, g.tündeki donuna kadar borçlansa satın alamayacağı anılar bütünü; anlamsız ve de yalan dünyanın çirkefliğinden habersiz, kah babanın kucağında, kah annenin bağırışları arasında geçirilen nimet.
büyüdükçe özlenen, geri dönmeye kalktığınızla hüsrana uğradığınız zaman. kimileri bunu "çocukluk etme!" şeklinde alay anlamında kullanılsa da iltifatların en güzelidir, en temizi.
Karşılarına çıkan fırsatlardan yararlanmasını bilirler.
Karşılaştıkları güçlükleri yenmek için yeni yollar bulurlar.
Her şeyi merak eder, soru sorar, tahminlerde bulunurlar.
Araştırma ve deney yapmaya eğilimlidirler.
Hayal güçleri fazladır.
Yeni ve değişik buluşlar ortaya atarlar.
Bir konu üzerinde ilgi ve dikkatlerini uzun süre tutarlar
Ayrıntılara dikkat ederler, yanlış ve eksikliklere dikkat ederler.
Oyuna düşkündürler, yeni oyunlar bulurlar.
insanların ellerindekilere şükretmedikleri gibi eksikliklerinin de farkında olmadığı, hayali bir çizgi ile ikiye bölünen kişisel tarihimizin olgunluktan önceki dönemi..
henüz büyük acıları tatmadığımız, dünyanın toz pembe olduğunu sandığımız; en büyük isteğimizin kırmızı bir araba veya çilekli dondurma olduğu, en büyük acımızınsa top oynarken yere düşüp de kanattığımız dizimiz veya kolu kırılan oyuncak bebeğimize duyduğumuz üzüntü olduğu zamandır. çoğumuz sevgilerin en katıksızını o çağda öğreniriz,anne babamızın sevgisi. Hepimizin en saf olduğu dönemdir, en nefret ettiğimiz kişileri bile kolayca sevebiliriz. Büyük dertlerimiz yoktur o çağlarda, henüz tanışmamışızdır ev geçindirme dertleriyle, kazık atan dostlarla. Büyük hayaller kurup bulutların üstünde uçmuşuz. Ve bir türlü büyümeyi istememişiz. Çocukluk işte, anlayamazsın ki o zamanlarda hayata karşı direnemeyeceğini ya da dirensen bile hayatın boyundan daha büyük bir canavar olacağını. Anladığındaysa artık çocukluk dönemin çoktan bitmiştir, senin için sadece geriye dönmek istediğin bir zaman dilimi olarak yer edecektir anılarında. Bazense şehrin kalabalığına inat uçurduğun uçurtmanda hayat bulacak o çağ...