gözü yaşlı bir şehirde büyüdüm ben. öyle yağar ki yağmur tozu dumana katar. toprak suya doyar.
bir zaman sonra sanki az önce esip gürleyen o değilmiş gibi birden kesilir yağmurlar. gökyüzü parlar. şehir ıslak saçlarını tarar. mis gibi toprak kokar.
şeffaf naylon deniz ayakkabısı kokusudur. tatlı ve kimyasal bu koku sizi alıp; annelerin akılalmaz marifetiyle on dakikada yaptıkları açma ve börek ile termosu aynı küçük sepete sığdırma telaşına, kolluklarınızdan birinin patlamış olduğunu öğrendiğiniz anın hüznüne, aşık olunan kişinin yanında balıklama atlamayı beceremeyince yaşanacak hayal kırıklığına, kumlu ayaklarla daha yeni silinen eve gelmenin dayak yemek demek olduğuna ve nicelerine götürür.