hava karardıktan sonra oynanan saklambaç veya körebe , mahalle maçları , mahallenin arka tarafındaki bakkala gidip ordaki abinin bizimle oyunlar oynaması , bize sürekli biseyler vermesi , yagmur yagarken eve girmeyip baştan aşağı ıslanana kadar top oynamak.
sabah kalkıp boş boş gezinip tüm sabah kuşağı çizgi filmleri izlemek, her türlü boktanlığa ve kötülüğe rağmen hayaller kurup oyun oynayabilmek. üstelik tek başına.
Yağmursuz bir cumartesi sabahı... Ortaokul'a giderken hayatımdaki en önemli şey futboldu. Cumartesi sabahı uyandığımda ilk yaptığım camdan dışarı bakmaktı. Eğer yağmur yağmamışsa 0 gün harika geçecek demekti. Kahvaltının ardından kendimi sokağa atardım. Haliyle bütün arkadaşlarım benim gibiydi ve tek amacımız vardı; top oynamak. 6-7 kişiden oluşan futbol delisi bir gruptuk. Bir ara Üşenmeyip hepsini bir yere yazmıştık. 290 mahalle maçının tamamını firesiz kazanmıştık. Hey gidi günler.
Eczacidan rica minnet serum lastiği alip, ağaçtan çatal kesmek için bolca dusmuslugumuz vardır, özellikle erik agacina guvenmemeyi ta çocuklukta ogrenmistik.
şöyle bi kafa yordum da bulamadım, hatırlamasına hatırlıyorum ama o kadar mutluluktan uzağım ki mutlu olduğum anlar bile tesir etmiyor san ki onlarda hiç mutlu olmamışım gibi hissediyorum.
bilyelerimi 5lik su şişelerine doldurmamdır.
mahallenin arkasındaki arsada top oynarken komşunun kızıyla konuşabilmek için iki de bir topu balkonlarına atmamdır.
mahalleye gelen çergeleri tokatlamamdır.