hemen aklıma bu geldi. diğer çocuklar oyunlarda ağzıma sıçardı.. mecaz olarak. bi gerçekten yapmadıkları kalmıştı. hep alay edilen, oyunda ekilen, ebe yapılan taşak oğlanıydım. milletin ailesi çocuğunu içeri sokamazdı, benimkiler beni evden çıkartamazdı. şimdiki bilgisayar başından kalkmayan nesle imrenir gibi oluyorum. inanın çok şanslı bir nesil yetişiyor.
açlıktan nefesimiz kokana kadar dışarıda oynamak,
mey buz
su tabancası
pastanelerden sabahtan kalan poğça istemek.
bazende tanıdık olur tekstil fabrikalarının yemekhanelerinde karın doyurmaktır.
deniz, havuz. alabildiğince oyun, alabildiğince şeker, çikolata yemek. sık sık babanneden "yeni sildim yerleri basmayın" ikazları duymak, yine de basmak. organ mafyası gibi yavru kedileri alıp yazlığa getirmek, babanneden azar yemek. uzaktan sevmeyi öğrenmek. kahvaltıyı kaçırırsan bir daha ki öğünü beklemek zorundasın dikkat et. akşamları eve geç gelme, üst komşunun kızı tekin değil uzak dur. herkes on kuruş koysun meybuz alacağız, sadece bir tane portakallı kalmış, ne zaman gelir market amca ? sabah olur. ekmek alma sırası kimde ? sende. hayır sende. ilk giden para üstüyle istediğini alabilir. portakallı meybuzla eve dönülür. güzeldir çocuk olmak hele ki mevsimlerden yazsa.