çocukluk trajedileri ve sonuçları

entry26 galeri0
    1.
  1. hayvan herif çocukluğunda, "ye yavrum maşallah sana" nidalarıyla büyümüş, hiç bir lokmayı geri çevirmemiş, bildiğin tosun gibi bi'şeydir.

    evde misafir mi vardır nedir, yaşlı bi sürü kadın içerdedir, hayvan herif in karnı acıkır mutfakta dolanmaya başlar yaş 2.5 3 tür. boy desen bi metre yok, ocakta duran tencereler göze kestirilir fakat yetişilemez. lan dur bakiyim diyerekten bi zıplanır bi tencereye, bi asılınır tencere olduğu gibi kafaya geçer. kafada tencere, her taraf cacık, ağlayan 3 yaşında bi çocuk, mutfağa koşan yaşları otuz ila yetmiş arasında değişen bir sürü kadın.

    + ulan ağlayınca mı geliyosuunz açız iki sattir nerelerdesiniz?

    diyemedik tabi, bunu söylemeyi akıl ettiğimde liseye yeni başlıyor idim.

    kafaya geçen tencerenin sıcak bir yemek değil cacık olmuş olmasından dolayı duyulan memnuniyetler dile getirilir, "hah şimdi cacık oldu işte tam" diye vıcık vıcık şakalar yapılır, dahası ve en kötüsü o günden sonra geçen yirmiiki senede her cacık yendiğinde bu muhabbet açılır durur.

    bugün ağzı tadıyla cacık içemiyosam sebebi sizsiniz menopoz teyzeler.
    3 ...
  2. 2.
  3. çocukluğunda şiddet, geçim sıkıntısı, girdiği ortamlarda hep ezilmişlikle büyüyen çocuklar birer yetişkin olduklarında, eğer aklını kullanabiliyorsa çocukluğunda yaşadıklarını başkalarına uygulamaya çalışmaz ve olgun bir birey olurlar fakat çocukluk döneminde yaşadığı zorluklardan dolayı bazı hareket ve davranışlarını kolay kolay bırakamazlar, duygusal olurlar.
    aklını kullanamayan kişiler ise hiç bir şey olamamanın verdiği psikoloji ile ne yapacağı belli olmayan arızalı insan olarak hayatlarını devam ettirirler, şayet para gördükleri takdir de sonradan görme hareketler yapabilirler.
    1 ...
  4. 3.
  5. küçükken her kasaba gittiğimizde ağlarmışım eti dövüyolar diye, dünya olaylarından haberimin olmadığı çok açık yaştan dolayı. en azından hayvanı kesmişler, şimdi caniler canlılara bile nasıl işkence yapıyor, insanın aklı almıyor gerçekten.
    2 ...
  6. 4.
  7. hamileliğinin son günlerinde olan, ha doğurdu doğuracak bir anneye sahip olan beautifuldreamer, o gün evde inşaat yapmaya karar vermiştir ve dışardan eve kum taşımaktadır. o gün eve akrabalardan oluşan bir misafir grubu gelmiş, yemiş, içmiş, sıçmış ve hamile kadına hiçbir yardımları dokunmadan siktirip gitmişlerdir. zaten canı da karnı da burnunda olan annenin hıncını bu 3-5 yaşlarındaki masum, ameleliğe özenmiş çocuktan alması kaçınılmaz olmuştur. merdivenlerle balkonun bitişik olması da bu duruma iyice yardımcı olmuştur. annenin çocuğu itmesiyle beraber ikinci kattan aşağıya kadar yuvarlanması ve dilini yutmasıyla sonuçlanmıştır. mahalleli başımıza toplanmış, ağlayan beni sakinleştirmeye çalışırken bir yandan da dilimi açmaya uğraşmaktadırlar. bu olay lise yıllarımda babama anlatıldı. neyse ki o zaman anlatmamışız zira babamın demesine göre, o sıra öğrenseymiş bu yuva yıkalacakmış.
    şimdi, ne zaman başımı çarpsam ya da çok üzülüp nefes alamayacak duruma gelsem dilimi yutarım. 20-30 dakika benimle işaret ya da yazı yoluyla iletişim kurulur.
    1 ...
  8. 5.
  9. bir gün masumane bir şekilde bisikletime binmiş arkadaşımla turluyordum, bir an onu kaybettim, nerede lan bu çocuk derken, ileriden aşırı hızla yaklaşan 2-3 bisikletli eleman gördüm. zaten görüş, o görüş, kendimi evde kafama buz dayarlarken buldum. tabi kafayı yarmıştık, buz anca şişliği biraz alırdı, faydası yoktu pek acıma. sonra akşamın vakti hastaneye git filan derken, o 2-3 bisikletliyi hiç unutmadım. *
    0 ...
  10. 6.
  11. ilkokul 1 de bütün notların orta gelince ceza olarak bütün yaz evden dışarı çıkmamı yasakladılar yaz boyunca dışarıda oyun oynayan çocukları pencereden izledim. tabi sonrasında bütün dersler pekiyi oldu ama o yazdan sonra da pek dışarı çıkıp oyun oynamadım.
    3 ...
  12. 7.
  13. 8.
  14. Bir gün çocukmuşum. Gülmeyi bilmeyen...
    0 ...
  15. 9.
  16. dağlar kızı heidi 'ye özenip; çiğ sütü içmek sureti ile yaşadığım mide bulantısı ve ölümüne kusmaktır.
    0 ...
  17. 10.
  18. ömür boyu hatırlanacak anılardır. yıllar geçse de üzerinden unutamazsınız her derin nefes aldığınızda içinizde bir yerler acır.
    1 ...
  19. 11.
  20. yazarlarin yarisi daha cocuk oldugu icin iki gün önce baslarina gelmis olaylari rahatlikla anlatabilirler.
    1 ...
  21. 12.
  22. arının renginden midir nedendir yiyecek bişi sanıp ağzıma atmışım. dilimi daha o yaşta eşek arısı sokmuş.
    2 ...
  23. 13.
  24. rakı şişenin içine kibrit atıp sonra içine bakmışım.

    sonuç : sağ kaş nakavt.
    3 ...
  25. 14.
  26. annenin ağza biber sürmesi.
    daha acısı yoktur.
    (bkz: fiziken)
    1 ...
  27. 15.
  28. çocukken yediğim acılı adana. hmfss canım çekti ama acıydı lan. bi de küçük turşu biberler var ya onlarda acı oluyor. evet.
    0 ...
  29. 16.
  30. yaramazlık yapınca annenin iğne batırması... *
    0 ...
  31. 17.
  32. babamla iddalaşıp rakısını fondip yapmış ve akşama kadar kendime gelemeyip kusmuştum.(7 yaşındaydım)
    0 ...
  33. 18.
  34. kuzenim ve arkadaşları tarafından, tacize uğramak.
    1 ...
  35. 19.
  36. anaokulundayken bir gün ayaklarıma farklı çoraplar giyerek gitmiştim.

    en acısı yıllar sonra anaokulu arkadaşımın bunu sınıfın önünde anlatmasıydı tabi.
    0 ...
  37. 20.
  38. çok fazla çocuk denecek yaşta değildim o acıyı yaşadığımda. öğretmendi ve benim akrabamdı. onlarca kurşunla çocuklarının önünde şehit edilmişti ve ben yapılan törende çelenk taşıma görevini üstlenmiştim. karnıma nerden girdiğini bilemediğim o acıyı ve çektiğim üzüntüyü hala ilk an ki gibi hatırlarım.
    0 ...
  39. 21.
  40. 22.
  41. halen alnının çatında nişan gibi taşıdığı iz, traktör römorkunu çocuk parkı bellemiş haşarılığının hediyesiydi. römorktan düşüp de, alnını yaran haymat, hastahaneye götürülür. dikişti, iğneydi falan feşmekan, işte çıkartılıp eve getirilir..

    bir müddet sonra haymat, ağzından köpükler çıkartarak ve bedeni kaskatı kesilerek, havale nöbetleri geçirir. havalenin belirtilerine aşina olmayan ebeveynler, hareketsiz bir şekilde yatan dört yaşındaki çocuğun üstüne beyaz bir örtü çekerler. haymat, bu haliyle sabaha kadar orda kalır. sabah vakti, belli belirsiz bir şekilde kımıldayan haşarı çocuğu gören aile, haymatı kucaklayıp, hastahanenin yolunu tutar. haymat'a havale teşhisi konulur. iğne yapılması gerekiyordur. ve tabi ki haymatı bekleyen bir sürpriz daha vardır. çömez bir hemşire, iğneyi yalnış bir noktaya zerk eder. haymat, yarılan alındı, havale geçiren bedendi derken, şimdi de sakat kalma riski ile yüzyüzedir artık.

    küçük kasabamızın ayyaş bir doktoru vardır. rivayet edilir ki, bu ayyaş amcacığımız, babamı karşısına alır ve riskli ilaçlar kullanmak zorunda olduklarını ve her ne pahasına olursa olsun, bu ilaçların temin edilmesi gerektiğini, şayet temin edilmezse, ellerinin babamın yakasında olacağını ifade eder.

    ilaçlar tabiki şehir dışından temin edilir... getirtilir.. haymat, aldığı ağır ilaçların etkisi ile, kendinden geçer... sarhoş bir halde ortalıkta dolanır; ama nihayetinde bu badireden kurtulur. bünye düzelir. ve nihayi muayene için doktor amca ziyaret edilir.

    yine rivayet edilirki ayyaş amcamız, vücut reflekslerini kontrol etmek için haymat'ın orasını burasını mıncıklamaya, dizlerine, dirseklerine vurmaya, tepkilerini ölçmeye çalışıyormuş. tabi haymat, o kıymetli amcaya ana avrat, baba kardeş düz gitmektedir... bu sunturlu küfürlere şahit olan baba, kızarıp bozarır ve tabiki sinirlenir.

    lakin ayyaş dostumuz araya girer.. haymat'a sahip çıkar.. şu cümleyi kullanır:

    ''sanane birader, benim anama küfrediyor.. sanane''

    ellerinden öpüyorum ayyaş amcacığım, abiciğim, dostum...

    senin gibi bir pırlantayı doğuran annenin de ellerinden, eteğinden öpüyorum.
    1 ...
  42. 23.
  43. ev allak bullak,kimse birbirinin yüzüne bakamıyor.anlayacak yaşta değilim daha.gerginliği hissediyorum sadece.ve kimsenin benimle ilgilenmediğini.zira karnım aç,sabahtan beri agzıma bir lokma girmemiş.aglayıp zırlamıyorum ama.bekliyorum sadece.
    babamla göz göze geliyoruz:
    -ilgi istiyorsun sen, diyor.
    o arada da mutfağa dogru ilerliyor.benim gözlerim kocaman kocaman açılmış.'ilgiii'diye kendimden geçiyorum.o yaşta 'ilgi'benim için buzdolabından önüme sunulacak musakka gibi,dolma gibi bir yemek.öyle sanıyorum.heyecanla babamın mutfaktan gelişini bekliyorum.geliyor babam, eli boş.yanına gidip;
    -ilgi?diyorum.
    tebessüm ediyor,mutlu değil ama.elime bir kağıt ve kalem tutuşturuyor.üzülüyorum.ilgi buymuş demek.

    çok sonra anlıyorum o günün bizim için ne ifade ettiğini.anlıyor ve susuyorum.
    1 ...
  44. 24.
  45. "arkadaşım eşek" şarkısında ki "uzun kulaklarını son birkez salla" geçince çok üzülürdüm.Ne işi var canım çocuk şarkısında son birkez lafının.Ayrılık olmasın,ölüm olmasın,pembe,pamuk,kek olsun hep.
    0 ...
  46. 25.
  47. Hepsi birbirinden farklı olan bir elin parmakları iyice açılır. Göğüs kası çalışıyormuş gibi kol açıldıktan sonra karşınızdaki çocuğun ( özellikle yanağı ortalamasına dikkat ederek) suratına yaptığı suç derecesine göre vurulur... ironiktir.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük