türkiyenin neden senelerdir "gelişmekte olan ülkeler" kategorisinden "gelişmiş ülkeler" kategorisine yükselemediğinin temel nedenlerinden birisi.
maalesef bir nesil böyle yetişti, kıyaslama ile, zorlama ile, ne oldu sonuçta ne elde edildi? hiç, koca bir hiç. hala aynı kafa aynı zihniyet devam etmekte. gelişmiş ülkelerin evlatları 18 yaşında sırtında çantaları ile dünya turuna çıkarken, bizim ülkenin evlatları 18-20 yaşlarında ya kampüslerde yada kışlalarda sözde iyiliğimizi düşünen insanlara(ebeveynlere, komutanlara, hocalara...) faydalı olucam diye kendini yırtmaktadır.
eve arkadaş çağırtmamak, sürekli komşu çocuklarını gösterip ders çalış demek **, dersler kötü olduğu zaman hayatı cehenneme çevirmek, sokağa çıkartmamak, hasta hasta okula göndermek **.
bu örnekler çoğalır. siz ileride başarılı olmuşsunuzdur, üniversiteyi iyi bir dereceyle bitirmişsinizdir ve bu yaptıklarını onlara hatırlattığınızda da gelen cevap: işte biz bunun için yaptık zamanında.
bilinçli aile yapısına sahip her çocuğun hayatı ebeveynlerin tecrübelerine göre şekillenir. bir şekilde yaşanmışlıklar ve bunlardan çıkarılan dersler vardır. çocuğun aynı hataya düşmemesi için baskı kurmak her seferinde hatanın yinelenmesine kişiyi iter. gerçekleştirilemeyen hedeflerdir çoğu zaman. bunlarında hepsini toplum görüşü oluşturur çünkü geçmişten günümüze değişmeyen kalıplar ölçüsünde beslenerek gelen bir bilinç vardır. tüm bunları masumlaştırarak baskının nesillere aktarılmasını sağlayan ise iğliğiniz için sözcüklerde yapılan vurgu ve sıcak bir tebessüm... işte beklentilerin temelini oluşturan bu savunmasızlıktır.