18 yaş filan büyüktür. karşı komşunun üniversiteli innanılmaz derecede yakışıklı oğludur bu. geleceği saatte en güzel elbiseleri giyip bahçe kapısının önünde beklenir. bu eylem her gün tekrar edilir ne zamana kadar kız arkadaşını eve getirdiği güne kadar ondan sonra beni aldattığını düşünüp vazgeçmiştim. büyüdüm tabi sonra şimdi gitsem nefessiz eeöhhheh neyse işte çok şaşırırdı.
Gercekten. Bi zamanlar cok sevdigim bi kiz vardi. ikimizde birbirimize asiktik. Her derste birbirimize sira altindan kagit verirdik. Cok guzel gunlerdi. Bi daha yasamak isterim evet askin en saf halidir o zamanlar kimse sizi kandirmak istemez herkes birbirini cok sever ya iste artik o kalmadi. Ama o gunler aklima geldikce uzuluyorum keske salaklik etmeseydim diye ayrilmasaydim diye cunku kiz sinifin en guzeliydi. Anaokulunda basladi tanisikligimiz ayni lisede ayni sinifta can yoldasiyiz ikimizin kader boyleymis iste en iyi arkadaslik baglarim onunla. Kankayiz simdi.
Edit:eksileyen bulsun bi beni. Neden eksi? Zoruna mi gitti eksi atan? Sen hic asik olmadin sanki amk!
anlayacak diye ödünüz patlarken, anlayacaksın diye ödünün patladığını bilmeden, beraber büyümeye başlarsınız. ağlaya ağlaya açılır bir gün, ağlaya ağlaya dinlersiniz.
ağlaya ağlaya büyürsünüz beraber ve gözyaşlarınız ne kadar derinden gelirse o kadar derinden seversiniz birbirinizi. sizi size bırakmazlar bazen, deli gibi severken vazgeçersiniz birbirinizden.
çocukluk aşkınızın ömürlük sevdanız olmasına çok yakınsınızdır ama engeller hiç bitmez; aştıkça yenisi gelir. yarış atı gibi olursunuz; engellerden atlarken daha uzağa koşmayı, kimsenin sizi bulamayacağı kadar uzağa koşmayı dilersiniz ama olmaz.
onunla mutlu olmak tamam ama onunla mutsuz olmak ihtimali yakar durur içinizi... çok severek, senelerce ağlayacağınızı bilerek gidersiniz. ne de olsa ağlamak yabancı değildir size.
şimdi ayrı yerlerde, ayrı insanlarla evlisinizdir. sevginin hükmü kalmaz bazen.
sen alevi değilsin, derler bazen... birilerinin inançları, senin bütün inandıklarını yıkar geçer.
takvim yaprağı 16 eylül pazartesiyi gösteriyordu...
ilkokul 3. sınıfa başlıyoruz. önce istiklal marşı ardından öğrenci andı okundu. müdür, "o"nu işaret ederek
-bu sene aranıza yeni arkadaşınız katılıyor
herkes döndü ona baktı.
ben ilk gördüğümde hani dolgulu kekin içinden sıcak çikolata çatlayarak ılık ılık akar ya aynen yüreğimde o sıcaklığı hissettim. çarpılmıştım adeta. bildiğin cedric tim hani.
aradan yıllar geçti ben hala onu her gördüğümde o ilk günkü heyecanı yaşıyorum. arkadaşız ama haberi yok. galiba hiç söyleyemeyeceğim. çünkü biz ayrı dünyaların insanlarıyız.
utanmaktan yüzüne bile bakılamayan, ismi bile geçtiğinde yanakların kızarmasına neden olan en safiyane aşk türüdür. nedense kimse anlamasın diye de hep şımarık ve ukalaca konuşulur onunla.
bu kişi benim için ablamın lisede ki arkadaşıdır. ama 3 ay sonra düğününe gidiyorum. hayat ne garip değil mi ? ama olsun evlensin, mutlu olsun. içimde bir şey kalmadı artık.
ilkokul ve ortaokulda, hep sınıfın en zeki ve çalışkan kızlarına aşık olurdum. güzellik falan çok önemli değildi yani, değişen bir şey var mı, kesinlikle hayır, o günlerden belliymiş bugünler.
yeşil ya da mavi gözlüydü tam hatırlayamıyorum. sarı saçlı tatlı mı tatlı bir veletti kendisi. birlikte bisiklet sürerdik, oyun oynardık masum masum. bir anda taşınıp, gittiler. çok üzülmüştüm. günlüğüme yazdığım ilk aşkımdın be anıl, nerelerdesin, kiminlesin şimdi kim bilir?
anaokulundayken aşık olduğum bir çocuk vardı; ekin. sarı, amerikan traşlı saçları vardı. spor saatinde mum duruşunu en güzel ikimiz yaptığımız için öğretmen ikimize de birer çokonat vermişti. ekinin çokonatı erimişti. ekin yanıma gelip değiştirelim mi, sen bana onu ver diyerek elimdeki çokonatı almıştı. bana erimiş bir çokonat vermişti. ekin galiba bana aşık değildi. ama o erimiş çokonatın çöpü 1 yılı aşkın odamda durdu. teşekkürler salak ekin.