yeni evimize taşınmıştık, her şey yabancı ve keşfedilmeyi bekliyordu, dört yaşındaydım ve biraz da yalnız.
birkaç ay geçti taşınmamızın üzerinden hala yaşıtım kimseyi de tanımamıştım, eskiden öyle değildi, hiç..
bir gün balkondan aşağı bakarken bir kız çocuğu gördüm ve anneme beni aşağı indirmesini söyledim, indirdi de.
siyah uzun saçları vardı, benim saçlarım kısaydı, başta kıskanmıştım saçlarını. beyaz teni ve güzel bir çift mavi göz ışıl ışıldı.. birinci katta oturuyorlarmış.
mutluydum, çünkü bu kız yani ''simge'' artık benim arkadaşımdı.
iyi anlaşıyorduk, çocuklar anlaşamamazlık bilir miydi hiç? bazen kavga da etmedik değil ama geçerdi hemen, biz birbirimizin o beton yüksek binada tek arkadaşı idik.
zaman geçti, birkaç yıl kadar.. ben birinci sınıfa başladım. eskisi kadar oynayamıyorduk simge ile ben okula gidip-geliyordum..
işte bir gün, olmasa idi o gün..
servisten indim, çantam da epey ağır, apartmanın girişinden sesleri duyabiliyorum.. bir kalabalık.. simge'nin annesi ağlıyor, bir şeyler haykırıyor, ''simgem'' diyor ''nereye gittin?'' diyor..
simge nereye gider ki? en fazla gider bodruma saklanır, kızgınlığı geçince de çıkar. gitmez simge bir yere..
kulaklarımı kapatıp, asansöre yöneldim, eve çıktım. o gece uyuyamadım, kulağımda acılı bir feryat..
günler geçiyor ama simge gelmiyor.. bir gün sordum ablasına ''simge nerede?'' diye, bile bile sordum işte, bana baktı ve bir öpücük kondurdu yanağıma, bir şey demedi, ne denirdi ki?
ama simge'nin nereye gittiğini ben biliyorum, getirir babasının fotoğrafını gösterirdi, ''kalbi durmuş babamın, gitmiş ama bizi bekliyor.'' derdi. baban bekleyebilirdi simge ama sen neden beklemedin?
biz beraber büyüyecektik güzel arkadaşım..
simge'den sonra hiç arkadaşım olmadı bu apartmanda, olmasın da.. zaten kıskanırdık birbirimizi başka çocuklardan, iyi ki de kimse olmadı simge..
arada abisi, ablası görür uzun uzun bakarlar bana, kimse bir şey söylemez ama herkes bilir içimizden neler geçtiğini..
şimdi on dokuz yaşındayım, sen beş yaşında kaldın arkadaşım..
değişen çok şey var, saçlarım uzun yıllardır, büyüdüm biraz ben, bana sormadılar ama. sana sormadıkları gibi..
gözlerini ve gülüşünü hiç unutmayacağım, sen benim en masum yıllarımdın..
tanım: hayatın önemli ve özel bir döneminde yer etmiş kişiyi kaybetmedir.
sevgilinin terketmesi, sevdiğinin başkasını sevmesi falan ağır gelir ama bunun kadar kötüsü yok. 8 yıllık kardeşim bir hiç uğruna öldürüldü ve benim elimden* hiçbir şey gelmedi. bu kadar ağır bir durum var mıdır bilmiyorum. varsa da Allah yaşatmasın daha ağırını. hala kaldıramadım. Allah kimseye yaşatmasın.
Anlamaya calsiyorum... Buyuk bi aci duyardim ben olsaydim... Arkan gozyaslarim olurdu ama cok fazla abartmadan.. Her seyi bir kenara birakinda onu artik gozyaslari degil edilen dualar kurtarir...
Allah mekanini cennet eylesin insallah..