çocukluk anıları

entry218 galeri21
    192.
  1. bir nevi insanın anavatanı gibidirler. kolay kolay unutulmazlar ve de güzel olanlarına ömür boyu özlem duyulur.
    2 ...
  2. 191.
  3. hani bazı anlar vardır basittir, detaysızdır; ama etkisi büyük olur. beş veya altı yaşında olmalıyım. hava çok sıcaktı. köylük bir yerdeyiz. annemle babam misafirliğe gittiğimiz evde. ben de evin diğer çocuğuyla bahçede oynuyorum. derken gözleri henüz açılmış bir yavru kedi buluyoruz. hayvan halsiz, bitkin... sadece ince ince miyavlıyor. ben onu severek iyileştirebileceğimi düşünüyorum. sürekli seviyorum, okşuyorum. iyileşmiyor bir türlü. ellerimin arasında ölüyor. oysa ki seversem mutlaka iyileşirdi, ölmezdi. cansız bir şekilde yatıyor. tüyleri hala çok güzel ve çok sarı. ne ağlayabiliyorum ne de hayvanı elimden bırakabiliyorum. ve sonrasında ne oluyor bilmiyorum. sadece yumuşak sarı tüyler kalıyor aklımda. ve kimseyi çok severek iyileştiremeyeceğim...
    5 ...
  4. 190.
  5. 3-4 yaşlarında şişko bir çocukmuşum, kollarım da haliyle Lassa lastik adamdan hallice. Kolumda altın bilezik kalmış, çıkaramadıkları için kesmek zorunda kalmışlar.

    O zamandan sonra travma mıdır bilmem, hiç kilolu biri olmadım.
    3 ...
  6. 189.
  7. Dayımın ve annemin önünde ahşap merdivenlerden yuvarlanarak düşmüştüm ve kalkıp yürüyüp odama gittim, ne ben ne de ailem tepki verdi.
    6 ...
  8. 188.
  9. saklambaç oynardık düzenli. özellikle geceleri. manyağın biri gece diye dümdüz yola yatardı. birisi anneannemin çatısına çıkıp çekirdek yerdi. birisi incir ağacına çıkardı. ebe kim ise canı çıkardı.

    alman diye tabir ettiğimiz bir oyun vardı. topu sektirip sektirip kalecinin üstüne abanıyorsun. bizimkiler kale diye kullandığımız durağın üzerindeki çiviye vurdurup topu patlatmaya çalışırdı.

    lojmanlarda oturuyorduk. hepimize sapan yaptırmıştı kenan albay. bell bir mesafeye şişeleri koyup nişan alırdık. her defasında bir puşt çıkar, aramızdan birisine sıkar ve kavgaya sebep olurdu. (öncüsü benim çaktırmayın.)

    boncuklu tabancalarla mutlaka bir birimize sıkardık. cansız varlık nişan aldığımızı hatırlamam.

    bir avuç manyak beraber yetiştik.

    ne beklersin böyle çocuklardan.
    3 ...
  10. 187.
  11. Anasını satayım çocukken kim evinin anahtarını unutsa beni balkondan , camdan sallarlardı . Onlara Selamlar .
    3 ...
  12. 186.
  13. Matematik sınavının sonuçları açıklanmıştı. Bir soruda işlem hatası yapmış öğretmen yanına çağırmıştı.

    +Söyle bakalım hugola bu soru çarpma ile mi olacak bölme ile mi?
    (Normalde çarpa olması gerekiyormuş en sonunda öğretmen anlatabildi.)
    -Iığm öğretmenim çarpma ile olacak.
    +Bak evladım sinirlendirme beni söyle bakayım çarpma mı bölme mi
    -çarpma öğretmenim
    +bak çarpacam şimdi haa! Çarpma mı bölme mi Ulan!
    -çarpma öğretmenim.
    Sonra bir tokat yerdeyim.
    Üzülmüş olarak yerime geçtim. Sıra arkadaşım gülüyor.
    -ya ne gülüyorsun ben dayak yedim sen gülüyorsun
    +ehehe oğlum öğretmen bir tokat vurdu yere yapıştın. Beni 5 senedir dövüyor bir kez bile yere düşmedim. Daha ilk tokatta yapıştın yere eheheh.
    1 ...
  14. 185.
  15. Bir sürü var ve bu anılarımı anlatmaya ara sıra hatırlamaya bayılıyorum.

    Camiye gitmiştim.müezzin kısmında namaz kılıyordum. Çok tuvaletim gelmişti ama tuvaletim geldi diye namazımı bozamazdım ya.
    O yüzden secdedeyken herkes altıma işeyivermişim.
    Namaz kıldığım yer ıslanmış epeyce.
    ikinci secdede koşarak çıktım camiden.
    Atladım küçük bisikletime eve geldim.
    Ağlayarak odama kaçtım.
    Tabi tüm ayrıntıları aklımda değil.

    Bu geliverdi aklıma nedensizce.
    2 ...
  16. 184.
  17. Henüz 3-4 yaşındayken annemle birlikte köydeki evin arkasında papatya topladığımız günler gelip duruyor aklıma. Yetmiyor gece rüyalarıma giriyor. Kırmızı çizgili kazağım var üstümde, annem örmüş. Annemin saçları yüzümde. Kokusunu hala hatırlarım. Ama ne zaman papatya kokusu duysam bir duvar dibine çöküp ağlayasım gelir. Serde erkeklik var demişler tutarım kendimi. Boyuma posuma bakmam bazen ağlayarak uyurum. Ve ne zaman beni üzseler bir demet papatya alır dertleşmeye giderim. O beni hep dinler, hiç konuşmaz.
    8 ...
  18. 183.
  19. Çaprazımızda gecekondudan bozma müstakil bir ev vardı. Orada otururdular. Sokağımızda kalan son müstakil evdi. Adını hatırlamıyorum. Adını o zaman da hatırlamıyor olabilirim. Kimse adıyla hitap etmezdi ona. Herkes bokçu çocuk derdi. Altına sıçardı çünkü. Gayet olağan bir durumda, herhangi bir anda, Misal top oynarken ya da sokakta dolaşırken bile bir anda altına sıçardı. Normalmiş gibi de dolanırdı götünde boklarla. Annesi yoktu. Yaşlı bir Babası ve kendisinden hayli büyük bir abisiyle yaşıyordu. Çocukluk acımasız olabiliyor aslında. Arkadaşlarım ona bokçu diye bağırıp hakaret ettiklerinde hiçbir şey olmamış gibi sessizce çeker giderdi. Sanki altına sıçan benmişim gibi üzülür, utanırdım. Kimseye bir şey de diyemezdim, kuytu köşe bulup ağlardım...

    Bokçu çocuk, ya da adı ne ise, şu an yaşıyor mu, ne durumda çok merak ediyorum. Ben ise çocukluğumdan beri aynıyım; başkalarının sıkıntılarından fazlasıyla nasiplenip kendi kendimi yemeye devam edenim...
    12 ...
  20. 182.
  21. Dedem. Çok sert bir adamdı. Bakışlarıyla döven cinsten. Uzun boylu, geniş omuzlu, iri yarı bir adam. Babam dahil bütün evlatları çekinirdi ondan. Bir kere saçımı okşadığını hatırlamam.
    Caddenin bir tarafında dedemin evi vardı, diğer tarafında biz oturuyorduk. Onu çay bahçesinde otururken görürdüm hep. Elinde bastonu, hasta haliyle bile dik otururdu. Bize bakardı uzaktan.

    Yıllar yılları kovaladı tabii. 9 yaşlarında çocuktum o zamanlar. Hastaydı zaten dedem yatağa düştü. Durumu Ağır dediler. Bütün kuzenler bizim evde, büyükler dedemin başında. Bir süre sonra babam geldi; deden seni istiyor dedi.
    " zarafet yokuş aşağı iniyor, neden yanıma gelmiyor." Demiş, şaşırdım. Saçımı bir kere olsun okşamayan, korkuyla yanaştığım adam beni çağırmış. Gittim ki zor nefes alıp veriyor. Elini öptüm. Parmaklarından bir tanesi morarmıştı. Kızdılar bana elini öptüm diye. Belki de haklılardı. O el bir kere saçlarıma şevkatle değmemişti ki.
    Çıkarttılar odadan fazla geçmedi feryat figan büyük annem çıktı odadan.
    Dediler; öldü.
    tahtadan yatak yapılmış, üzerinde yatırılmış bir dev gibi, beyaz çarşaf örtülmüş üstüne ve bir bıçak. Cansız bedeninin yanında oturdum bir müddet.
    Her zaman ki gibi ne o konuştu ne de ben.
    14 ...
  22. 181.
  23. bakkala girdiğimde altıma sidiklemiştim biraz da yerlere akmıştı. ortam loş olduğundan hemen gizleyip çıktım.
    0 ...
  24. 176.
  25. adı üstünde anılardır. yani şunu demek istiyorum, çocukluk anılarını güzelleştiren büyümektir aslında. hatırlamak güzeldir. sokaklarda oynanan, mahalle maçlarını, misketi, saklanbaç oyunlarını vs hatırlamaktır. çünkü çoğu çocuk, çocuk olduğu için şanslı hissetmez kendini, yani bu şansını iç güdüsel olarak kullanır, şımarır, tabii, sevdiği bir şeyi ister zorla ama, bir yandan da hep büyümek ister. hangimiz yaşını, buçuklu rakamlarla büyük göstererek söylemedik ki. hep bir büyüme merakımız vardı. bok varmış gibi.
    7 ...
  26. 175.
  27. çocukken izlediğimiz dünya kupası en iyi dünya kupasıdır.tuttuğumuz takımın şampiyonluğu en güzel şampiyonluk,kadrosu takımın en efsane kadrosudur.
    0 ...
  28. 174.
  29. iyi bir çocukluk geçirmişseniz anımsarken kahkahalarla güldürür saflıklarınız...
    1 ...
  30. 173.
  31. 172.
  32. babam her akşam meyhaneye yada kahveye takılırdı. akşamları zor görürdük, bir süre böyle giderdi, 10-15 gün sonra annem dayanamayıp 'git babanı çağır' derdi. o 10-15 gün de bir koşa koşa giderdim.

    koşa koşa giderdim hem babamı görmek için hemde nerede zıkkımlanıyorsa (meyhane yada kahve) orada bir gazoz içebilmek için. çifte bayram yaşardım.

    iyi bir anı değil ama aklıma kazınmış. belki de o yüzdendir ki evlendikten sonra ne kahveye ne meyhaneye gitmedim. benim de eşim var, benimde çocuğum var, bunu onlara yapamam. yapmam.
    6 ...
  33. 171.
  34. Yaş 13-14 falan. Babam bana traktör kullanmayı öğretiyor. Tarlalarda, boş yollarda denemelerimizi yapıyoruz. Her şey yolunda. Ben de yavaş yavaş acemiliği atıyorum. Babam da keyifleniyor.

    Neyse köye yaklaşınca sen geç bakalım direksiyona, Hem babaannen görür gururlanır dedi. Dedim allah! Geçtim direksiyona, babam da yan tarafta bir keyif cigarası yaktı. Tin tin gidiyoruz.

    Bizim köy de biraz Yokuştur. Yokuş aşağı iniyoruz. Eve yaklaşınca babaannemi gördüm heyecanlandım. Kendimi göstericem ya. Dur dedim söyle bahçenin oraya artistik bir şekilde yanaşayım. Bir anda kırdım direksiyonu. Ve bir anda da hakimiyeti kaybettim. Babaannemin özene bezene yetiştirdiği çiçekleri ezip duvara tosladım. Başta babam olmak üzere herkes şokta. O hengamede babamın ağzından sigara savrulMuş ama filtre bölümü ağzında kalmış. Ağzında sigara filtresi bana aynen şunu dedi: senin süreceğin traktörün dingilini s*keyim!
    18 ...
  35. 171.
  36. bir keresinde mahalleye odun kesme makinası gelmiş hani şu traktörün arkasına bağlananlardan, zira tüm çocukluğum sokakta geçtiği için haberi alıp hemen merakla gittim makinanın yanına, mühendis ruhu o zamanlardan varmış. sürekli makinanın yanında dolanırken işaret parmağı kopuk olan odun kesen usta beni azarlayıp kovalıyor sivri sinek gibi yine gidiyorum, motorunu radyatörünü, katalizörü falan incelerken ki o zamanlar ne bilecen bunları, devasa güldür güldür çalışan bişey büyüledi beni taaki hava vakum yapan bir radyatöre doğru elimi taklaştırırken elimi sıvvppp diye çekti avuç içim yapıştı sıcak radyatöre çığlık kıyamet elimin derisini bıraktım radyatörün üzerinde..

    sonuç yaklaşık bir ay sargılı elle dolandım....

    ----

    kediler çok çekmiştir benden çöpte götü dışarıda olan kediyi kuyruğundan yakalayıp kedilerden korkan leylaların bahçesine atardık...

    kedinin ayaklarına ceviz kabuğu bağlamışlığımda var ki izlerken yürümesini hakikaten komik oluyordu.

    ----

    12-13 yaşlarındayım, sürekli topumuz balkona kaçan şaban amca (55-60 yaşlarında aksi bir ihtiyar) balkona çıkar karpuz kesme ve zafer edası ie topu keser aşşağı atardı. o zamanlar top pahalı kıymetli bişeydi çocuk için.

    birgün yine kaçtı balkona top, (evi ikinci katta bu manyağın) yine kesecğini bildiğim için topu, bu kez alt katın demirlerinden tırmanarak çıktım balkona tam topu alacam balkon kapısı açıldı girdi balkona allahım kabus gibi, koştum hemen nası yaptım bilmiyorum dar balkonda ihtiyarı geçip ulaştım topa attım aşşağı, köşeye sıkıştığımı düşünerek şaban ihtiyarı bana doğru yürürken sinirli bir ifade ile hırsız falan diyordu homurdayarak sanırım takma dişleri ağzında değildi, yine kıvrak bi hareketle geçtim yanından tutamadı beni balkon kapısından çıktım kapattım balkon kapısını üzerüne koştum evin kapısına doğru kapının üzerinde anahtar var açtım kapıyı çıkarken anahtarı da aldım kapattım kapıyı indim sokağa zafer naraları kıyamet aşağıda arkadaşlarla. şaban balkonda kuduryor hayatta ilk kez gerçek manada bölye bi zafer hissi tatmıştım. aradan 5-10 dk geçti gittim evin anahtarı ile kilitledim kapısını dışarıdan şaban amcayı eve... olay oldu mahallede zira şabanı çocuklara ettiği zulumden dolayı kimse sevmezdi.

    bu sanırım başlarda anlayamadı durumu bi yarım saat sonra balkona çıkıp hırsız eşkıya falan gibi bağırmaya başladı (sanırım namaza gideceği zaman kapıyı kilitli farketti), bende anahtarı aldım elime tam balkonun karşısısndaki kaldırıma oturdum sallıyorum karşısında pişkinlikle. su falan dökmeye kalktı üzerimize o derece sinirlendi eşek kadar adam, arkadaşlarda katıldı bu geyiğe baya bi eğlendik taaki annem gölgeoyunu ne oluyor eve gel hemen demesi bütün cümbüşü bitirdi lakin annemin sert plastik topuklu terlikleri çok etkili oluyordu benim isyanlarıma karşı. hemen anahtarı şabanın balkona attım eve gittim tüm masumiyetimle anahtar olayı hariç herşeyi anlattım.

    ama mahallede bir dönem kahraman gibi dolaşmıştım. çünkü ihtiyar olduğu için sevmediği halde yetişkinlerde bulaşmıyorlardı şabana.

    4-5 yıl evvel gittiğimde tekrar mahalleye öğrendim ölmüş ihtiyar. top kaçan balkonu cam kaplamışlar. zaten top oynayacak yer de kalmamış sokakta,heryer araba dolu ve bir tane çocuk yok. şimdiki çocukları çok zeki sanıyor ebeveynler halbuki zeka sosyallikten gelir akıllı telefondan değil...

    -----

    bizim evin alt katında emine teyze diye bir ihtiyar vardı, bi gün kapının önüne polisler falan toplaştılar kızı olduğunu düşündüğüm bi orta yaşlı kadın ağlıyor. polisler kapıyı vuruyor emine teyze falan bağırıyorlar emine teyze pencereden hayal meyal görünüyor oturma pozisyonunda, ölmüş falan diyor polisler birbirine içeri girmemiz lazım konuşurlarken ''ben girerim demirlerden'' dedim. pencere demirlerinin arasından girebiliyordum o dönemler emine teyze anahtarı unuttuğu birkaç kez beni sokmuştu demirlerden kapıyı açmam için. polisler nasıl yapcan onu falan dedi bende mutfak penceresinden girebildiğimi söyledim, beni seryetti herkes geçerken demirlerden, içeri girdim emine teyzenin yanına gittim tam seslenecektim, gözleri kaymış azından köpükler çıkmış oturuyor öyle, ilk kez bir ölü görüyordum gittim kapıyı açtım girdi polisler içeri gerisi malum.
    annem durumdan haberdar değil oturmaya falan gitti sanırım geldiğinden haberdar oldu herşeyden, yine küçük bi terlik operasyonu yaşadım 'sana mı kaldı polisin işini yapmak' diye biraz daha dayak yedim. zira sonradan öğrendim kadın hastaymış niye evine girdim diye yedim dayağı bu kez. hastalık kaparmışım.

    -----

    evin arka tarafında devlet hastanesinin bahçesi vardı ve en iştahlı mahalle maçları yapılırdı, yine bir maç esnasında top bahçeyi çeviren demirlerin üzerinden aşarak yola gitti, atan alır kuralı gereği ben gittim (kazmalık var demeki ki) , demirlerin arası dar olduğu için demirlerin üzerinden atlıyorduk, 3-4 mt lik bi yükseklik var ve yol bahçeden aşağıda yol tarafı 6-7 mt var, sonrası taş duvar.

    neyse demiri aştım yola geçtim topu attım, tekrar tırmandım demiri ve bi şey dikkatimi çekti tepede iken elektrik telleri çok yakındı uzansam dokunacağım seviyede, çizgi filmlerden gördüğüm kadarı ile telin tekine dokunduğunda birşey olmadığı kanısı kalmış aklımda, uzandım tele doğru,,, daha tele dokunmadan kulaklarımda WUWWWww diye bi çınlama hissettim ve bende elektrikler gitti, gözümü açtığımda arkadaşlar başımda 'niye sırt üstü atladın lan demirlerden, malmısın' falan diyorlar. allahtan tellerin bahçe tarafında yaptım bu eylemi direk çimene düştüm, sonrası kalça ezilmesi 2 hafta yatak....

    uzun bir süre beni çarpmasına anlam veremedim birine dokunduğum için doğru idi yaptığım, sonradan öğrendim ki toprağa temas edince olay değişiyormu *

    aklıma geldikçe sol kolumun tüyleri diken diken olur.

    ----

    daha bi sürü kafa yarılmaları, inşaatta döşenmiş elektrik kablolarının çalınması sonra satışı, kedi yakalayıp arkadaşın civciv kümesine kediyi atıp civcivleri talan etmesini seyretmek ve niceleri...

    ey gidi günler.
    1 ...
  37. 170.
  38. Olmamış incir ağacına dalıp ağzımız yanarken ağlayarak eve dönmemiz.
    2 ...
  39. 169.
  40. bayramda misafirlere kolonyayı ben dökücem diye tutturup misafirlere ikram ederken kolonya şişesini çok sıkmaktan mütevellit herkesin üstünü başını alkole bulamam!
    8 ...
  41. 168.
  42. 168.
  43. Sene 1997. Bizim köye ilk defa atari gelmiş. Atarileri köy kahvesinin yanına koymuşlar. Siyaset muhabbetlerinin, tarım muhabbetlerinin yanına bir de aparkat, aryuken gibi terimler eklenmiş. Bir tarafta yaşlılar tesbih çekiyor, diğer tarafta gençler aduket çekiyor. Tam bir kuşak çatışması.

    Ben de street fighter'e sarmışım. Baldrog'u alıyorum, kolu ileri geri oynatıp tuşa bastığımda aduket atıyor. Bildiğim tek numara bu. Bu hareketle oyun falan bitiriyorum ama o heyecanla kolu nasıl oynatıyorsam 3 kere bozdum aleti. Atari sahibi bana jeton satmamaya başladı, o derece.

    Neyse efendim ben de bıraktım zaten atari matari boş işler deyip. Uzun bir ara verdim. Bir gün bir arkadaşım ekmek aldı. 2 jetonluk da para üstü kaldı. Haydi dedi gel street fighter oynayalım karşılıklı kapışalım; ama aduket falan yok normal tekme tokat kapışıcaz dedi. Tamam dedim. Gitti jetonları aldı. Adam bana satmıyor çünkü. Başladık oynamaya. Normal devam ediyoruz ama benim aklım hep aduketli yumrukta. Durduramıyorum kendimi. Tekme tokat devam ederken ben dayanamadım bir koydum aduketi Hoopp canın yarısı gitti. Lan oğlum hani yoktu. Ya kusura bakma istemeden oldu. Neyse devam. Ben yine kendimi Tutamıyorum. Bir aduket daha. Hop can gitti. ikinci raund. Bak yapma etme. Ben içimdeki baldrog'u Tutamıyorum. Neyse 2 aduketle bunu yendim. Arkadaşın bana ettiği küfrü hala unutamam: "o kol götüne saplansın inşallah!"

    Bu çekti gitti. Ben tek başıma oyuna devam ederken atari sahibi "yine mi sen geldin ulan" deyip kovalamıştı.
    10 ...
  44. 167.
  45. sabah erkenden uyanmışım. havada mavi bir perde var sanki. köy camisine yavaş yavaş insanlar geliyor. ve ulucami'den yapılan ve bütün camilerde dinletilen vaazın sesi evin içine kadar doluyor. hava soğuk. buz gibi suda abdest alınıyor. sonra bayramlıklar... en beğenilen ise spor ayakkabılar.

    babayla camiye gidiliyor. herkes orda ve herkes yepyeni. camide yeni kıyafet kokusu. o kalabalıkta babanın yüzü herkesten farklı, güzel geliyor.

    babaya bakılarak kılınan bayram namazı. ve namaz bitiminde camı avlusunda güneşin ilk ışıkları gelmeye başlarken dedenin, babanın elini öpmek; ilk harçlıkları almak. evde ise dünyadaki en güzel patates kızartmasını yapan babaanne bekliyor...
    8 ...
  46. 167.
  47. Lise 1'deyim, dolmuşa binmişim eve gidiyorum. Kulaklığımı takıp, son ses müzik açmışım. Siz deyin azer bülbül, ben diyeyim tripkolik. Dolmuştan inerken kulaklığımın takılı olmadığını farkettim. Bütün yol boyunca millete son ses arabesk dinletmişim. Ben de bana neden bakıyorlar diyorum. Unutamadığım en büyük rezilliğim ajskdkdkeldl.
    4 ...
© 2025 uludağ sözlük