1935, Başkent Ankara. Tekel Bira Fabrikasının açılışında,
Mustafa Kemal Atatürk
Kucağında manevi kızı Ülkü,
Arjantin bira bardağıyla bol köpüklü,
Buz gibi birasını yudumlamakta.
adam Tekel in açılışına gitmiş. napsaydı kahvesini, çayını alıp mı gitseydi... eğer içmezse, saygısız, hayırsız, toplumun ürettiği biradan tiksinen adam derdiniz.
şimdikiler ulu orta namaz kılıyor karışıyor muyuz diye bir çıkış yapmak istesem de sevindirmiyicem bu lavuğu. çünkü çok iyi biliyorum ıkısı aynı sey değil ama bu ve bunun gıbı baslıkları acan sığ ve yarım akıllıların eşitlik seviyesi malesef bu.
haşaa devlet adamlığı böyle olmaz, önce ülkenin içine edeceksin, açılım açılım diye oyalarken sen sülaleni doyuracaksın, çiftçine, "ananı da al git" diyeceksin, "demokrasi amaç değil, araçtır" deyip o beğenmediğin çamur attığın atatürk'ün sayesinde demokrasiyi kullanacaksın, hizbullahçıları önce salıp, sonra arar gibi yapacaksın... bu liste bitmez. velhasıl mesele alkol içmekte değil, atatürk içmiş ama yine de ayıkmış, aha başımızdaki içmeden sarhoş olmuş, padişah olma derdine düşmüş.
tekel bira fabrikasının açılışın da süt mü içsin dedirten başlıktır.
içen de içmeyen de bilir ki, bir bardak köpüklü bira sapıttırmaz adamı sarhoş etmez.
ayrıca hatice'ye değil neticeye bakmak gerekir. sen bira içmeyip evde oturup orucunu tuttun, her cuma namazına gittin de bu devlete faydan ne oldu?