çocuklarla aram pek yoktur, çocuk nasıl sevilir bilmediğimden tabii. çocuklar bana takılı kalıyor ama sıfatıma bakıp gülümsediklerinde kendimi özel hissediyorum.
dün akşam sigara almaya çıktım. dört beş yaşlarında bi kız duruyordu yolumun üzerinde, kaldırımda oturmuş yavru kedilere ev yapıyordu. bana bakıp onları sevmek istiyorum ama gelmiyorlar dedi, daha sessiz çağır onları küçükler korkarlar dedim ben de geçerek. böyle de hanzoyum durmadım bile. arkamı döndüm. kedilerden birini kucaklamış. mutlu uyudum sayende küçük kız.
Bir tencerede soğan kavuruyorum. Bir tencerede de şehriyeler kavruluyor. En kritik anda oğlum elinde sürpriz yumurtadan çıkan oyuncak parçalarıyla geldi.
çocuk: (3-4 yaşlarında kız) annee bana buje sür.
annesi: olmaz kızım daha küçüksün. küçük kızlar sürmez.
ben: buje ne ya?
çocuk: (tırnaklarını göstererek)buje buje.
ben: oje mi?
çocuk: (annesinin yanına gidip annesinin tırnağındaki ojeleri göstererek) oje! (sonra kendi tırnağını göstererek)buje!
meğer çocuk türkçe'deki işaret zamirlerinin mantığından yola çıkmış tabi dili yeni yeni öğrendiği için, başkasının tırnağındaki boyaya "oje", kendi tırnağındaki oejeye de "buje" diyormuş.
- Ben büyüyünce diş doktoru olmaktan vazgeçtim. Büyüyünce Kızılay olcam ben.
Ardından bir sarılma, Gözlerimin dolması.
Deprem, çocukları nasıl da etkiledi. Deprem bölgesinde olan çocukların neler hissettiğini düşünemiyorum bile.
Anaokuluna giden oğlumu okuldan eve getiririm. Bir bakarım ki eşofmanının arkası bembeyaz olmuş.
- oğlum ne oldu eşofmanına?
+ yiğit Efe sandalyeme yapıştırıcı sürmüş.
- Peki sen ne yaptın? Öğretmenine söyleseydin.
+ bende onun sandalyesine yapıştırıcı sürdüm.
Yapacak bir şey yok. Efendilik de bir yere kadar demek ki! Semtin çocuklarına benzemeye başlamış.