Henüz reşit olmamış yaşça küçük insanların, reşit olan insanları beklenmedik anda bozmak için kullandığı sözlerdir.
Bir anaokulu öğretmeni sınıftaki çocuklar resim yaparken, onları seyrediyormuş. her çocuğun çalışmasına bakmak için sınıfta dolaşıyormuş. gayretli bir şekilde çalışan küçük kız bir anda öğretmenin dikkatini çekmiş. küçük kıza yanaşıp ne çizdiğini sormuş. kız yanıtlamış, "tanrıyı çiziyorum". öğretmen duraksamış ve sormuş, "ama hiç kimse tanrının neye benzediğini bilmiyor". kız kafasını kaldırmadan yanıtlamış, "birazdan görecekler".
asansörde en üst kata çıkmaktayızdır, bu arada asansöre nefrotik sendromu olduğunu sandığım ve ödeminden ötürü çok kilolu gözüken 7-8 yaşlarında bir çocuk bindi. bu arada bizim yaklaşık 100 kiloluk bir arkadaş yanına yaklaşıp;
- bak bana ilerde benim gibi olacan sen de.
+ siktir lan senin sırf göbeğin şiş bana ilaç verince düzeliyom ben.
tabii hastane asansörü olduğu gibi dolu olduğundan çok kalabalık ve herkes yarıldı. tabii asıl ayar burda değil, benim çocukla diyaloğa girme anımda yaşandı;
* tabii bunun gibi olup napacan, benim gibi ol sen en iyisi.
- godoş mu oluyum?
hayır bu saatten sonra ne desen boş zaten çok şükür asansör çocuğun ineceği kata geldi de, kulağındaki mp3'ülye beraber indi, yoksa 2 kat daha gelse halimiz haraptı.*
1999 genel seçimlerinden sonra dsp-mhp koalisyonu kurulunca, ismi lazım olmayan gazetede köşe yazarının bahsettiği bir çocuğun ifadesidir: "kurda kuşa yem olduk"
psikiyatri kliniğindeki çocuklarla oyunlar oynayalım azıcık eyleyelim deyu kliniğe gittiğimiz bir gündü. yağ satarım bal şeyederim oyununda bizim tayfadan arkadaş kaçamadı (çocuğa kolaylık olsun diye değil bildiğin koşamadı armut). ceza olarak da "e" harfiyle başlayan 3 tane meyve sayması istendi, elma ve erik dedikten sonra 3.yü getiremedi bizim arkadaş (biz de 3.yü bulup yardım edemedik hala aklıma gelmiyor)
çocuk: (fısıldayarak) evlat
arkadaş: evlat meyve değil ki
çocuk: evlat insanların meyvesi
biz: kalk kalk kalk gidelim...
bu çocuklara yağ satarım bal satarım oynatmak!!
Yahudi asker, Filistinli çocuğa sorar :
neden ölülerinizi gömüyorsunuz ?
Halbuki bizler ölülerimizi yakarız.
Filistinli çocuk biraz düşünür ve şöyle der :
HAZiNELER GÖMÜLÜR, ÇÖPLER YAKılır..!