birçok defa yaşamış olmama rağmen bu durumu, yine de ah kafam eşşek kafam deyu duvarlara vurmayalı çok olmuştu demek.
bilenler iyi bilir. bilmeyenlere de anlatalım. doğuda iki üç hanelik köylere yapılan okullara, lojmanda yapılır. kiralık mülk düşüncesi saçmalıktır. okul ve lojman bitişiktir. tek çatı altında. öğretmen okul ve lojman arasını çabuk katetsin, fazla etrafa bakıpta gurbeti yad etmesin, zaten ilçeye ile ulaşım yok kıçını kırsın otursun hesaabı. her neyse okuldan eve gelmişim ama getirmem gereken beyaz kağıtları dolabımda unutmuşum. hemen bayırdan aşağıya seyirten sınıfımın en çalışkan öğrencisi cansel'i yanıma çağırdım.
-cansel al bu anahtarı. bak bu anahtar bizim sınıfın dolabının anahtarı. bunu hede öğretmenine ver. beyazatlinick beyaz kağıtları istiyor de hadi bakayım.
cansel'in gözlerinin ferinin gittikçe yok olduğunu görmemle,
-cansel sen bu anahtarı hede öğretmenine ver. beyaz kağıt de. beyaz kağıt.
***
üç dakka bilemedin dört dakka sonra sınıfımın en cin öğrencisi ömer kapıyı çalmaktadır.
ömer: öğretmenim hangi dosya??
beyazatlinick: hee. beyaz kağıt oğlum. dolabın içinde beyaz kağıtlar var onları getir.
ömer'in cin gözleri bana başaracağımızı işaret ediyordu sanki. ta ki kapıyı kapatana dek.
kapıyı örtme eşiğindeyken;
sessiz ve derinden. öğretmeninin yüzünü kara çıkartmadan bu işi halletme hevesiyle sayıklar gibi;
ömer: mavi dosya-mavi dosya- mavi dosya.
hemen, geçecek olduğu mutfak penceresinden;
beyazatlinick: ömeeeeeeeeer dosya değil beyaz kağıııııt.
ömer: öğretmenim siyah??
***
kıssadan hisse: öğrenciler öğrenmekle yükümlüdür. kendi işin için o naciz bedenleri yormak insafsızlıktır. kendi işini kendin görmek bedenen ve zihnen!! sağlıklı yapar.
1. meclisi (kurtuluş savaşı müzesi) geziyorum, yanımda da ilkokul öğrencileri...
öğretmen bir fotoğrafı göstererek:
-bakın çocuklar, kurtuluş savaşı'nda ne kadar zor günler geçirmişler.
kahramanımızdan geliyor:
-allah korusun öğretmenim, biz durumumuz öyle değil.
(bkz: benim hala umudum var)
az önce mahalledeki çocuklar oynarken mahalle sakinlerinden birisi balkona çıkıp susmaları için çocukları azarladı. camımın önünde kaldırımda otururlarken bu duruma yaptıkları yorum harikaydı ;
- ya hani müzelerde varya böyle taştan. put muydu adı neydi. ha işte bizim de öylece hareketsiz , sessiz oturmamızı bekliyorlar.
+ heykel len o. ne putu.
- ha evet heykel. olum çocuğuz len biz çocuk. oynamamız lazım bizim. başka ne yapıcaz.
(sanırım çocukları anlamamamızın sebebi onlardan büyükler gibi davranmalarını beklememiz. )