çok severim. keşke dünya onlar kadar saf olabilse ve onlar gibi çıkarsız sevebilseler insanlar birbirlerini. asıl dokunulmazlığın verilmesi gereken ülkenin gelecekleri.
Çarşılarda bir şey
Biz pek aramazdık çocuklar olmasaydı
Kasaplarda manavlarda bazı yorgun kadınlar
Hep de tenha saatleri seçerler
Sonra yavaş bir sesle
Çocuk için hasta kaç gündür yemiyor
Biraz et biraz meyve isterler
Sevdiği bir reçeli gün aşırı yalnız ona
Kaşıklarla beraber büyük bir üzüntü
Uykularda bile bitiyorsa
Yağların şekerlerin çayların
Annelere düşündürdüğü
insanlara,tezgahlara,kağıtlara kolaydı
Biz bu kadar eğilmezdik çocuklar olmasaydı
çocuklar,
kocaman gözleri var ve o kocaman gözler sayesinde her istediklerini yaptırıyorlar.
öyle masum, öyle derin...
öyle insan ve öyle doğrular ki!
sohbetleri yalın, kelimelerinin altında iğneler yok, gözlerinde kirli sorgular yok.
gözlerinde sadece tatlı telaşlar ve keyifli meraklar var, bitmek tükenmek bilmeyen sevgi var bi' de...
---------------------------------------------
birkaç gündür bir çocuk var etrafımda. teyzem oğlunu bıraktı ve şehir dışına gitti.
küçük daha birinci sınıfa gidiyor.
ben alışkın değilim çocuklara, onları sevmeye, onlarla sohbet etmeye.
ne diyeceğimi nasıl davranacağımı bilemem.
bu karşımdaki çocuk ise elimi ayağımı kelimelerimi mimiklerimi daha çok karıştırıyor!
öyle olgun ki bacaksız, bütün doğrularımı baştan yazdırıyor bana.
sert mizacım ve çatık kaşlarım rafa kalktı, bi' merhamet düştü gözlerime.
bakkala gidiyoruz, istediğini alıyor. hali vakti yerinde olan bir ailenin çocuğu, yokluk nedir bilmez.
-ben öyle sanıyordum bugüne kadar-
bugün koşarak geldi yanıma, "oyuncak silah alalım bana." dedi.
tuttum elinden, gittik bakkala, aldı istediğini.
eve dönüyoruz baktım yüzü düşmüş, ağladı ağlayacak.
"ne oldu?" dedim, "mutlu değil misin? aldık ya istediğini..."
"üzülüyorum." dedi. aman tanrım! öyle kötü dedi ki...
"üzülüyorum bilal'e." dedi "o da silah istiyor, benimkinden, almıyorlar ona." dedi.
dedim ya yokluk nedir bilmez, öğrenmiş, bugün öğrenmiş, ağladı ağlayacak, gözleri kocaman bana bakıyor; gözümün içine,
"üzülüyorum bilal'e."
çok net ve açık, yalansız dolansız, süslü kelimeler yok, öznesi yüklemi var bi' tek işte.
yolun ortasında ağlatacaktı beni az kalsın.
ah be çocuk, hep böyle kal olur mu?
senin gözlerine, o bakışlarına, o kederine, o insanlığına hasret bırakma beni...