ben arçeliğin çeliğini gerçek sanıyordum ya. eve servis geleceği zaman yanlarında çeliği de getireceklerini düşünüp seviniyodum. belki benimle oynar diye.
Rahmetli Turgut özal’ı halam sanıyordum. Mimikleri, tipi, yüzü ciddi anlamda halama benziyordu. O sıralar babaannem koyu ANAPçı. Benim Turgut özal’ı dikkatle dinlediğimi görünce gururlanıyordu. Sanıyordu ki 6 yaşındaki torunu da anapçı. Halbuki ben halamı dinliyordum.
9-10 yaşlarındaydım. kızların pipisinin olmadığını yeni öğrenmiştim. tabi hiçbir şey doğru düzgün anlatılmadığından dolayı kafamda bazı şeyleri yerine oturtamıyordum. mesela nasıl işedikleri gibi. ben de o zamanki beyin yapımın izin verdiği ölçüde, kendimce bir teori geliştirip, kızların götünden işedikleri sonucuna ulaşmıştım.
28 yaşına geldim ve şu an oturup düşündüğümde bu teorimin doğruluğuyla ilgili şüphelerim var. bir yerlerde bir terslik var gibi ama emin değilim. neyse yeni bilgiler edindiğimde paylaşırım.
Iyiler hep kazanır hep mutlu olur zannederdim.
Iyiler hiç kazanamazmış. Hem de sebep iyi oldukları için.
Önceleri yıkıldım tabii.
Büyüyünce ise okuduğum bi cümle tamamladı her şeyi
"Çocuklarınızı sakın 'bu dünyada iyiler kazanır' diye büyütmeyin, onlara deyin ki; "Dünyada hep arsızlar, çığırtkanlar, kötüler ve iki yüzlüler kazanır ama sen onursuz bir kazancın, onurlu bir kaybedişe asla ulaşamayacağını bil ve hep iyi kal"
Büyük olmanın iyi bir şey olduğunu zannederdim.
soranlara gerçek yaşımı söylemezdim. Birkaç yaş fazla söylerdim.
Yaşımı soranlar Sayı saymayı bilmediğimi zannediyorlardı ya da yaşımı.