neden portugal'a portakallar değilde holland'a portakallar diyorlar diye yaşanan çelişkilerdir. iki arada bir derede bırakır bazen maddi bazen manevi çelişkilerdir.
sahillerde ki kumları büyük kamyonlarla başka yerlerden getirip oraya döküldüklerini sanırdım, o kumların nereden getirildiğini sorgulama gereği duymadan.
+ annne anne bi sey soycam
- sor bakiyim
+ beyn senin kaynina nasil girdim
- mm, sey... seni karnima leylekler birakti canim.
+ !?!?!
evet tam hatirlamamakla birlikte boyle bir seydi ve ben uzun bir sure bu cevaba ciddi ciddi inanmistim. Gercegi ogrendigimde artik nasil bir travma gecirdim siz dusunun.
kolumdaki siyah noktanın (bkz: ben) ne olduğunu sormuştum. ben demişlerdi. ben de "benn? sen? beğğn? nasıl ama ben falan diye düşünmüştüm. sesteş sözcükleri geç algıladım ben biraz salak mıyım neyim.*
babam sevgilisinin yanina beni de gotururdu, bana da ona dayi demem icin uyarida bulunurdu. donerken de hicbirinden anneme bahsetmememi, gezdigimizi balik tuttugumuzu falan soylememi isterdi. Hep saskindim ama hic anlam veremezdim. Cok sonra caktim tabi mevzuyu.
muazzez abacı bir şarkısında 'gönülden aldığım takvime göre, aldığım her nefes bir yıl sayılır' derdi. ben ise gönülün bir kız arkadaşı olduğunu arkadaşının kadına bir takvim verdiğini sanmıştım yıllarca.tanıdığım tek gönül annemin yakın arkadaşıydı ve o anneme neden takvim vermiyordu? peki neden 4yaşında bir çocuk o şarkıyı ezberler, dinler üzerinde düşünür?
pipimin çocuk yapmada kullanıldığına aklım yetmişti ama kukuya işeyip nasıl hamile bırakılacağı konusunda sıkıntılarım vardı. hem işeyip hem hamile bırakan bir sıvı nasıl olabilirdi? kamışa su yürüyünce bu çelişkiden kurtuldum.
nazardan kurtulmak için başının üzerinde kurşun dökülen kişiler beni hep cezbetmişti. Anlayamadığım, kişiye huzura erdirmek için yapılan bu işlemlerde arasıra hastanın yani nazarlının kafasına, koluna kurşun sıçrayıp daha beter acı çekmesiydi.
Bunun dışında bir de sırtı ağrıyanlara bardak çekilirdi. Bu işlemi yaptıran kişi de "oh valla çok iyi geldi" dese de yaşanan bağrış çağrışları unutamam!
"susma sustukça sıra sana gelecek" sözünü hep düşünürdüm. konuştukça sıra sana gelir diye garip bir anlam yüklerdim. büyüyünce hak yemekle ilgili bir söz olduğunu anladım.