insanın çocukluk evresinde bir şeyler üretme güdüsü ile beraber karşısındaki şeye olan duygusunu, düşüncesini belirtme amaçlı yazdığı; uyaksız, düzensiz, komik ve saçma fakat bir o kadar da masum ve safça olan şiirlerdir.
mesela küçükken yazdığım bir şiir:
babam babam benim canım babam,
her gün işe gider babam,
giderken üzülürüm
gelirken sevinirim.
evde yufka bulunmaz mı?
vitaminden alınmaz mı?
beni aç bırakan
yarın kapıya koymaz mı?
aç bir insan söyler bunu,
karıştır suyla 3 bardak unu.
istemem bir daha anne senden
börek mörek içerim su. *
bir börek için bu kadar methiye diz, anneye ver, ağlayıp duygulanıp börek yapacağına, yatsın yerlere kapanarak gülsün. hayat mı lan bu! hala saklanır o saman kağıt.
Genellikle kendi isminin baş harflerinden ya da sevgi duyulan şahsın isminin baş harflerinin kullanılarak, kafiye uyduracağım diye bi yerinin yırtılması sonucunda oluşan dizeler bütünüdür.
Çoğumuzun evinde olmuştur bir zaman
Çoğumuzunkinde de vardır hala bir hayvan
Hayvan deyip geçmeden onları tanımak gerek
Severek okşayarak şefkatle bakmak gerek
Çoğumuzda yoktur onlara iyi bakma alışkanlığı
Çoğumuz bir oyuncak haline getirmiştir onları
Oysa onlar ne uysal ne sadıktır bizlere
Sevildiğini anladı mı paylaşamaz kimseyle
Belki bir kuş, bir balık, bir tavşan, bir kedidir
Belki de kapıda bir köpek nöbetçidir
Pis ve kirli diye sakın ona zarar verme
Açsa karnını doyur, gerekirse temizle
O zaman bak sana bir dost our hayvandan
Sadece dostla kalmaz,bazen hayat kurtaran
Yeter ki sen onun değerini bil,
Böylece hayat boyu sev onları ve sevil.
ilkokulda okulun dergisinde yayınlanmaya hak kazanmış şiirlerimden biri.O zaman işim gücüm şiir yazmakmış,en kısası bu.
yeşilayı severim
ona önem veririm
sigara içki kumar
bizi batırır bunlar
sigara içen her kimse
asla yanımdan geçmesin
bunları yapanlar
benimle görüşmesin
eve gelen misafirlerin dakikada bir dolan küllüğünü boşaltmaktan nasıl bir tiksinti oluşmuşsa, sigara içenlerle görüşmeme kararı almışım. sonraları işi gırgıra vurup beste haline de getirmiştik. ne günlerdi...***
bir hayalmiş
dünyada mutlu yaşamaktı emelimiz
bir türlü bitmiyor kederimiz, derdimiz
aydınlatmaya çalışır kalbimizi sevgimiz
bir hayalmiş bize mutlu yaşamak
yüzümüz gülse de ağlar kalbimiz
şu fani dünyada bitmez çilemiz
ateş misali alev alev yanar içimiz
bir hayalmiş bize mutlu yaşamak
kimimiz ağlar, gülmez kimimiz
kalem kağıttan başka şey tutmaz ki elimiz
doğruları söylemekten isyan etti dilimiz
bir hayalmiş bize mutlu yaşamak
kötülüğü geçmiyor sevgi selimiz
derdimiz çok ama bükülmedi bileğimiz
yalandan dolandan isyan etti kalbimiz
bir hayalmiş bize mutlu yaşamak
hangi rüzgar attı seniuzağa
gözlerin kapalı ne oldu sana
sen de hayata bir tekme atsana
bir hayalmiş bize mutlu yaşamak.
orta 1 de bi de şiiir yarışması için yazdığım şiirdi.*. bi de tüm ilin karşısında okumuştum. (vali, belediye başkanı, garnizon komutanı falan ) * üstüne bir de duvar saati vermişlerdi ördekli mördekli.
(bkz: emeğe saygı bu kadar mı)
ayşe fatma
geldi bize katmer *
hasan hüseyin
aşkta dertler katmer katmer
8 yaşındaki kuzenim sabah elime tutuşturmuş, ben de senin gibi yazar olucam bak şiir bile yazdım demiş, gülmekten yarmıştır. ahh çocukluk...
yazarımda sanki dünyayı kurtardım anasını satim. çocuğun meylettiği şeye bak. doktor olucam, aya çıkıcam demiyo da.
aile teması olur genelinde . vay annem şöyle yemek yapar , vay babamın bıyığı , vay abim az piç değil ha , vay ablamın makyaj koleksiyonu falan diye gider..
çocuk bile yazsa yürekten dökülen sözcüklere "saçma" demek doğru değil.
gidin, ennnnn populer medya maymunlarının yazdıklarının, yaptıklarının ne kadar saçma sidik olduğunu bi anlayın.
çocuk siirlerinin güzelliğini başımdan geçen şu olaydan biliyorum.
ilkokul beşteyiz. kamışına su yürümüş bir kaç erkek olarak sınıfın en güzel kızı ayşe için deli divaneyiz, bu ortak aşkımıza şiirler döşeniyoruz.
elebaşı olarak ben kankalara bir gün dedim ki: gelin lan hepimiz ayşe için kollektif bir şiir yazalım. her birimiz bir satır yazsın. kabul edildi.
romantik darbe planımız örtmenin eline geçmesin diye konspirasyon uyguladık ve kollektif şiiri, birinci sınıfların "ali topu ayşe'ye at" kitabı sayfaları arasına gizlemeye karar verdik.
bir cumartesi öğle sonrası "korkmaz sönmez" merasiminden sonra boş bir sınıfa girdik. 5 kişiyiz.
kitabın bir sayfasına şimdi diş doktoru olduğunu bildiğim eleman şiire şu mısra ile başladı:
"ayşe, güldüğünde o beyaz dişlerini gördükçe kendim olamıyorum"
diğer üç eleman şunları yazdılar:
"ayşe beni sevdiğine inanmak istiyorum"
"seni çok seviyorum"
"senin için hem ateş hem yağmur olurum"
sıra bana geldi:
ayşe senin amına korum.
ayşe annesi ile müdüre kitabı vermiş. arkadaşlar beni sattılar, bi ton dayak yedim.
takdiri ilahi galiba, o olaydan sonra ayşe bana aşık oldu...
ince uzun gövdesi
yaşının getirisi
kalbimde sebebsiz gezinti
sebebim ol ey esvgili
karşısında kısa şişman birisi
alamaz geri kendisini
yakışır mı yanına hiç kalın bedeni
şimdi boşa bakar gözleri
ileriye dönük isteği.
9-10 yaşlarındayken okulların kulüplerinde sürekli bizle yani kankam ve benle dalga geçen bizden büyük bi kız vardı. bizde buna sinir olurduk ama bişey diyemezdik en sonunda arkadaşımla çingenemsi kıza**şiir yazıp bestelemiştik. sadece ilk iki mısrasını hatırlarım:
-yeter artık karafatma,
tahammülüm kalmadı sana.
şairane ruhluyum, huyum kurusun, çoğunu ben yazmıştım şiirin.**