bilgisayarım truva atı adında bir virüsle karşılaşmış idi, ben de çanakkale gezisinde çektiğim tüm truva atı fotoğraflarını silmiştim. bu da böyle bir anımdır.
Saçmalıklara ayıracak kadar çocuk olmadım.
Amcam kanserdi biz bakıyorduk
Annem en küçük kardeşimi yeni dünyaya getirmişti.
Diğer kardeşim 5 yaşındaydı onun annesi oldum.
öncelikle şunu söylemeliyim açıkçası benim yapılan saçmalık değil de, düşünülen saçmalıklardı. memleketten teyze enişte veya rahmetli anneannem ile dedem, ya da hala, amca, büyük kuzenler olsun falan her neyse yatıya kaldıkları zaman, salonda ki kanepe yatağa çevrilirdi, hatta küçük oturmalı iki kanepe birleştirilir, boyu kısa olan yatardı. benim düşündüğüm saçmalık ise, o yatılan kanepelerin, koltukların sanki bir gece otobüsü yolculuğu misali gideceğini sanırdım. hani gideceğini sanmazdım o kadar da değil de, ama içimi bir sıcaklık kaplardı o an temiz nevresimler, yorgan, yastık falan verilince. kendimi çok güvende hissederdim. daha doğrusu şöyle. ailenin o kim nerede yatacak telaşının eşliğinde, içimde şehirlerarası otobüs terminalinde molada inip soğukta titrerken, bir yandan da herkesin bir arada olduğunu düşünüp ısınma saçmalığı vardı. belki saçmalık değil ama ne bileyim değişik bir duyguydu o çocuk halimle. hayal mayal hatırlıyorum tabii.
hayal dünyasına göre değişkenlik gösteren saçmalıklardır.
şimdi mesela bizim evde bir halı vardı. kenarları da böyle hatlı. bana göreyse yol. işte ben o halıyı bir oyun dünyası yapardım. ekstradan, komşunun eskidiği için atmak üzereyken elinden aldığım legolarla ortasına eklemeler yaparak ev, işyeri, yol bariyeri, tükkan, otogar falan yapardım. yani bir şehirdi bu. böyle akşama kadar "aağn aağn" diye saçma bir şekilde oynardım. annem hep mühendis ya da mimar olacağımı düşündü senelerce; ama ben ne yaptım? gittim yabancı dil okudum, afedersiniz bir bok olamadım.