Küçükken yavru kırlangıçları yuvasından alıp kafalarını koparırdım,ezerdim. Civcivleri suda boğardım. Kedileri tekmeleyerek uzağa atar,havuza atardım.Hatta bir keresinde hiç unutmam yavru bir kediyi ilk önce yıkadım sonra boğmaya çalıştım.o ara yengem geldi ne yapıyorsun dedi.ben de kediyi yıkıyorum dedim.
Daha sonra yavru kediyi evin altındaki tarlanın en kuytu köşesine götürdüm.(bu olayda dayım gildeyim.) niye götürdüm bilmiyorum ama orada ayçiçek yağı tenekesi ile araba aküsü buldum.Hemen bir idam düzeneği hazırladım.kediyi tenekenin içine koydum. Aküyü elime aldım. Tenekenin ağzından kediye doğru düşürdüm. Amacım kediyi aküyle ezip öldürmekti ama akü o kadar ağır değilmiş ve kedi de aküyü bırakırken pozisyon değiştirmiş.
Neyse akü kedinin kafası kerine arka ayağına düştü. Galiba ayağı kırıldı. Bir feryat kopardı aklım durdu. Yavru kedinin annesi gelicek diye korkuyordum. Çünkü çok pis cırmalıyordu. Bir de tavuklardan dersimi almıştım.
Ben yavru kediyi tenekenin içinden aldım ve iki elimle boğmaya başladım. Debelenmeye başladı ben daha çok sıktım.sonunda gözleri devrildi ve hareket etmeyi bıraktı.
Kalbini dinledim hala atıyordu. Ordaki küçük,sağlam ve sivri dal parçalarını topladım ve kediye çakmaya başladım.hiç ses çıkarmıyordu. Ama ben çakmaya devam ettim. Kalbine,karnına,tüm vücuduna.her kazık çakışımda küçük bedeni yumuşak bedeni toprağa gömülüyor gibi oluyordu.kedinin vücuduna 11 kazık çakınca durdum.kuyruğundan tutup yaptığım işe baktım.kazıklar diğer taraftan çıkmıştı. Yaptığım işten memnun olduğumu hissettim. Kediyi yere attım ve küçük kafasını ayağımla ezmeye başladım.
Şeffaf kafatası başından dışarı kırık bir şekilde çıkasıya kadar tüm gücümle ve ağırlığımla ezdim.
Daha sonra kedi için bir mezar kazmaya karar verdim.ellerimle bir çukur açtım.çünkü toprak yumuşaktı.kediyi çukura attım.ve üzerini toprakla örttüm.tam o anda çişim geldi.
Mezarlara su dökmenin adet olduğunu dedemin mezarına gittiğimizde öğrenmiştim.kedinin mezarına işedim.daha sonra da yerini daha sonra hatırlayabilmek için üzerine taşlar koydum.
işim bitmişti.Ama ne pişmanlık ne üzüntü ne de mutluluk hissediyordum.hissetiğim şey saf tatmindi galiba.
Uzun zaman sonra(kısada olabilir.velettim.) Bizim kedinin mezarını açtım ama o orda yoktu.
Bu olayı ilk defa burda sözlükte anlatıyorum.(yazıyorum.)hala da bir şey hissetmiyorum. Biraz itiraf gibi olduğundan yazarların itirafları başlığı altına kopyalayıp yapıştırsam sorun olmaz herhalde.
uyuz olunan komşu kızının evinin posta kutusuna ölü güvercin bırakmak. hayır zekâ desen değil, stratejik bi şey desen değil. resmen efsaneyi denk getirmişim.
hayır işin kötü tarafı o dönemler o aile mafyöz tipler tarafından tehdit ediliyordu. ailede bildiğin kesik at kafası (bkz: yatakta kesik at kafası bulmak) etkisi uyandırmıştı.
bi de aynı komşu kızının evinin çelik kapısını kırmıştım. önce hırsız sandılar ama sonra evdeki her şeyin yerli yerinde olduğunu görünce yine tehdit sanıp polisleri yığmışlardı binaya. o an takdir edersiniz ki ben götüm götüm salatalık kadar boyumla tülün ardından kapının önündeki polislere bakıyordum.
velhasıl yaş oldu 23 ve geçenlerde iki aile sohbet ederken bi yandan kızın anasının yaptığı sütlacı gömüp diğer yandan ''o değil de ölü güvercinle kapı kırılması olayının faili benim ehuehueaheu'' dedim. kısa bi sessizlik oldu ama bence helâl ettiler haklarını.
Her yaz tatili dönüşü evden çıkmadan hemen önce bir kelebeği poşete hapseder, ertesi sene gelip bakardım. Tabii ben bakamadan annem bana kızardı da, neyse.
yedinci katta otururken balkondan aşağı yumurta atıp potansiyel enerjinin kinetik enerjiye dönüşümünü ve potansiyelin sıfır olduğu an parçalanışını izlerdim.
tam psikopatça olacak ama bi defa sineğin birini tutup mumda kanadını yakmıştım hala içim yanar be ne psikopatmışım artık hangi kafayla yazık lan hayvana off.
korku filmi izlemeye çok küçük yaşta başladım mesela dokuz yasında çok rahat izliyordum ama şimdi sıkıldım artık. kan kokusu ve kan aldırmak hoşuma gidiyordu bazen kendimden almaya çalışırken silkiniyordum kendine gel ölcen diye. her neyse böyle çok var.
Kuzenimle her biraraya geldiğimizde panjuru 2-3 cm açıp kalan araliktan yoldan geçenlere lazer tutardik. Yok böyle adrenalin. Birde yan apartmanın karşı balkonuna zeytin yiyip çekirdeklerini atardik. Ay yazık be ne çektiler bizden.
Herkes genelde kedi köpekli şeyler karalamıs. Benimki. biraz daha farklı.
Efendim bilen bilen eskiden bohçacı kadınlar kapı kapı gezerlerdi. Ve bu bohçacıların hemen hepsi çingene olurdu. Neyse ben cocuk aklımla bohcacıya sinirlenip kadının sattıgı corapları evin onundeki kum yıgının icine gommustum. Amaç kadına mali zarar vermek tabi.Allahtan bohcacı evden gidene kadar olayı cakmamıstı.
babaannemin tavukları vardı. her sabah onları kümesinden dışarı salar, akşam ezanına doğru tekrar geri kapatırdı. bazen bazı tavuk veya horozlar kümese girmez ve sağa sola kaçardı. beni çağırdı '' gel oğlum şu tavukları kapayalım ''. elime de bitane sopa verdi. 1 horoz hariç hepsi girmişti. o horozu kovalıyoruz bir türlü girmiyor. babaannem de çıldırdı ve '' vur şuna bitane gelsin '' dedi. bende koştum sopayı fırlattım ve horoza vurdum. sonra horoz öldü :( ve babaannem beni horozu öldürdüğüm sopayla dövmüştü.
televiyonda görmüştüm yaraya oksijenli su dokuyorlardı bende asetonu oksijenli su sanıp her düşüp yaralandığımda yaraya aseton döküyordum işin garip yani o acı hoşuma gidiyordu.