iyilik mi bilmiyorum ama hatırladıkça gülümserim, kaybolan kamlumbağam için( akvaryumdan çıkardım bi şekilde kayboldu) böyle bütün duaları okumuştum geri bulmak için, geldi de tosbağam.
Tüm ramazan oruçlarımı tutup tutmayan sevdiğim bir ablama dua ile armağan etmemdi. (Allahım bu tuttuğum tüm oruçlar .... ablaya gitsin. Amin. Tekrar tekrar)
Mahallenin delisine kahvaltı tepsisi götürüyordum. Adamdan çok korktuğum için tepsiyi merdivenin basamaklarına koyup kaçıyordum hemen. Zararlı sayılmazdı aslında ama bizi çok korkuturdu.
Hikayesi ise şöyleydi : matematik öğretmeni bu adamcağız bir yangında karısını ve üç çocuğunu kaybediyor.
Sonra aklını kaybediyor. Her şeysiz sokaklarda yaşamaya başlıyor. Mahallede birinin garaj olarak kullandığı mağaradan bozma bir yerde uyuyordu geceleri.
Çok ilginç ve unutamadığım kısım ise şu ; biz çocuklar sokakta oynarken bize hep bir şeyler söylerdi ve genellikle " deprem olur , zelzele olur " derdi. 99 depremi oldu işte o yıllarda. Bunu hiç unutamam. Adamcağız coktan hakkın rahmetine kavuşmuştur sanırım. Umarım aklına ve ailesine de kavuşmuştur.
Edit : adamın adı kemal ' di ve mustafa kemal atatürk ' e çok benziyordu. Aşırı benziyordu.
Kediler vardi.Kedilerin makarnasi vardi. O zamanlar 5-6 yaslarindayim. Evden yogurt alip kedilerin sokakta duran tas icindeki makarnalarinin uzerine dokmustum. Ve beraber yemistik kedilerle.
Bunu aradan bir kac dakika gectikten sonra camdan goren annemin yuz ifadesi ve cemkirisi: pahabicilemez
annemin köyüne gittiğimde hem de ılık bir iklim varken , eğer bi buzağı doğmuşsa, uyurken , uyuyanın üzerine kar yağar düşüncesiyle evden battaniye alıp üzerine örterdim. elimden gelse tüm ineklere örtecektim de azıcık kaçarlardı ahırın diplerine doğru yetişemezdim. buzağı ise orta yerde olurdu ahırın dışında, fırsat bu fırsat diye arkadaş olmaya çalışırdım işte böyle elden geldiğince.