genelde hayvanların canına kastetmeyle sonuçlanan eylemlerdir.
Küçük, uçan yaratıklar özellikle, ne çektiler çocukluktan.
Mesela ben elime aldığım orta boy ebatta kavanozla konmuş sinekleri avlar, içine hapsedip, kavanozu sallardım.
Tek olmazdı hiç bu sinek yanına arkadaşlar da avlardım, yalnızlığı bilirdim.. Bunu yaparken de kavanoz kapağını açıp içeridekini kaçırmadan ustalıkla hareket ederdim. Sonra ise Sarhoş olmuş sineklerim için gülüp eğlenirdim. Onları öldürmezdim ama doğaya saldığımda hayattan ümidini kesmiş vaziyette bırakırdım. Çocukluk işte. Swh.
çok ağlayan minik kardeşin poposunu boncuklu tabanca ile vurmak. allahtan altında bezi vardı garibimin swh ya ağlar ya da beni sinir ederdi. canını acıtmak istemezdim ama, 2 yaşında hâlâ götünde bezle gezerdi, ben de bezi vururdum, hatta kendimi kaybeder boncuklu tabancayı taramali tüfek gibi kullanırdımswh tabi sonra saf kardeşim boncukları yutmasın diye onları toplardım yerden swh
çocukken yapılan salaklıkla karışık caniliklerdir.
hatırlarsınız bir küvet içinde yüzen civcivlerin olduğu dalin reklamını. bundan etkilenen çocukluk arkadaşım, bir leğene su ve şampuan doldurup civcivlerin nasıl yüzdüğünü görmek istemiş. leğendeki suyu iyice köpürtüp atıvermiş caanım yavrucukları içine. sonuç 4 adet telef olmuş civcivcik. asıl ilginç olan, 3 tanesini de acaba nefeslerini kaç saniye tutabilirler diye merak edip boğarak öldürmesi.
aynı elemanla beraber acaba uçabiliyorlar mı diye merak edip 4. kattan aşağı 4-5 civciv sallamıştık bir kere de. uçamıyorlarmış amk. kediler 1 hafta balkonun altından ayrılmamışlardı.
Eski evimizin kapısının önünde karınca yuvası vardı. Annemin arkadaşının çocuğuyla beraber üstlerine zıplamak suretiyle toplu katliam yapmıştık. Hala hatırlar üzülürüm. ALLAH affetsin. Ama herhangi bir hayvanı yakmadım çok şükür. Mahalledeki bebeler karınca dövüştürürlerdi onu izlerdim en fazla.
bilenbilir şu elektirik kablosu için borular vardır koyu yeşil işte... onları yakınca erir ve bu erime esnasındada hoş bir ses çıkarır. aynı zamanda eriyip düşerkenki ateş renkli olup gözü okşar. bu eylemi gerçekleştirmekten hoşnut bir çocuk olaraktan yakalamış olduğum kertenkele üzerinde denemeyi karar vermiştim.* eriyen boruyu kertenkelenin üzerine baştan sonra damlatmıştım ve hayvancağız her üstüne bir damla düşüşte kıvranıp durmuştu. sonra üzerini bir plastik malzeme kapladı. erimiş boru plastiği soğuyup katılaşmıştı sonra kertenkeleyi alıp kırdım ve ortadan ikiye bölündü. sadist falan değilim şimdiki aklım olsa hayatta yapmam.
Solucanlar, karincalar ve de salyangozlar cok cekmisti benden. solucanlari parcaliyordum. salyangozlarin antenlerini kopariyordum karincalari da parmagimla eziyordum. hatta biri cok fena isirmisti. hey gidi. simdi olsa cesaret edemezdim herhalde.
2 civciv yavrum vardı. oyun oynarken koyduğum yerde sabit durmuyorlar diye üzerlerine taş koymuştum. biri öldü. diğerinin taşı küçüktü demek ki, 2 hafta sonra falan öldü.
cok yaratıcı bir çocuktum.
kırk yılın başında bir babamla gittiğim kahvehanede (köy kahvesi) bana "ne içersin" diye sevgi gösterisinde bulunan murteza dayıya "tepsi" cevabını vermem ve akabinde tüm kahvenin gülmesi. bu hep başıma geliyordu ve bir anlam veremiyordum tepsi kelimeine neden sürekli güldüklerini. az daha büyüyünce anladım ki o'nun adı tepsi değil pepsiymiş. olsun ama ben her halükarda tepsimi içiyordum.
(bkz: yaran yanlış okumalar)
karıncaların taşımaya çalıştıkları şeyleri, onlara göre yiyeceklerini gideceği yere kadar götürme çabaları bununla birlikte bilmeden istemeden onları ezmek.
sanane çooooocum onlara yardım etmek, ne çekti be karıncalar senden.
gavur karınca ve türk* karıncayı arena kurup dövüştürmek.
şu atlı karınca dediklerine gavur, siyah ve standart haldekilere ise türk karınca derdik. Taşları üst üste ve yan yana dizerek bir arena oluşturur, yakaladığımız bu iki karıncayı ağızlarından* birbirine tutturup arenaya salardık. bunlar boğuştukça biz heyecanla izler, haliyle daha güçlü ve atik olan gavur karınca türk'ü alt etmeye yaklaştığı anda ikisini tutup cerrah nidasıyla birbirinden hassasça ayırır ve türk karıncayı gavur karıncanın götünden tuttururduk. Bundan sonrasında ise türk'ün gavuru öldürmesini keyifle izlerdik.
ne yapalım aga? bırakalım da ölsün mü canımız, ciğerimiz türk karınca?* türk'ün kaybetmesine mahalle çocukları olarak ezelden beri tahammülümüz yok.*
kediye cenaze namazı kılmak.
aslında ilk bakıldığında çocuk aklıyla gayet insani ve sevgi dolu görünen bu durumun 5-6 gün sonrası bu olayi canilik yapan. gündüz dizilen tütünleri her akşam düzenli olarak toplamaya gelen traktör, sokağa dönüşte yanlışlıkla bir kediyi ezmişti. Biz de abimlerin önderliğinde cenaze namazı kılıp gömmeye karar verdik. Toprağı kazdık geçti abim cemaatin başına. tekbir mekbir derken namazı eda edip gömdük hayvanı.* ama yoook rahat durur mu çocuk kısmı. Aradan 5-6 gün geçti biz de bir merak bir merak sorma gitsin neymiş kedi acaba ne olmuşmuş,mezarı kazıp bakalımmış. * Gömdüğümüz yeri kazdık ki ne görelim; karıncalar basmış dört bir yanı sadece kemikleri kalmış. Biz de daha hayır gelmez buradan diye kemikleri alıp dışarı atmıştık.
arılara yakın mesafeden boncuk tabancasıyla ateş etmek.
15+1 tane mermi haznesi ile yenilmez bir savaşçı hissiyatı veren * boncuk tabancalarımızla sürek avıyla kedileri vurmaktan yorulduğumuzda daha kolay hedefleri seçer ve gözümüze kestirdiğimiz arılar boncuk tabancasının gücüyle ezilirdi.