10 yaslarindayim. bir takvim kagidinda okudum "salyangozlarin 32 bini askin disi vardir"
oha dedim nasil olur? toplayabildigim kadar salyangoz topladim ve bir elimde catal bir elimde bicak dogradim hayvanciklari. steril ortam olsun diye su dolu bir kapta yaptim bu islemi.
Ne kaplumbağa, ne ciciv ne de karınca. Hiçbirine işkence etmedim.
Ne kadar da akıllı ve usluymuşum. Şaka şaka zıplayıp hopluyordum, zararım kendimeydi.
Pringles yemistim, kedi vardi onunla beraber yiyorduk cardakta oturmustuk. Pringlesin dibi kalmisti bende kedi yesin diye kediyi pringles kutusunun icine sokmustum. Sonra miyavlamaya baslamisti ve ardindan geri cikarttim. Ama aklimdaki dusunce son kalan kirintilari kedinin yemesiydi.
eskiden telli küçük ocaklar vardı, 4 yaşındayken 1 yaşındaki kardeşimi ocağa bırakıp fişi takmışım. annem mutfağa geldiğinde kardeşimi öyle görünce eli ayağı birbirine girmiş hemen fişi çekmiş, sonradan bakmış ki elektrikler kesik. verilmiş sadakamız varmış yoksa o yaşta ilk cinayetimi işleyecektim.
not: hiç cinayetim yok, işbu entry eğer o gün kardeşim ölseydi başka cinayetler de işleyecek psikolojiye girecegimi düşündüğümden yazılmıştır.
Sırf adlarımızın kesişim kümesi var diye solucanları kendime yakın görüp, vücutlarını üçe dörde beşe bölüp, çoğalmalarını sağlayarak popülasyonu artırmak.
zıplayamayan kurbağayı arkadaşla baş başa verip ameliyat etmek. bacağının içine hortum parçası sıkıştırmak ve dikmeye çalışmak. dikemedik tabi ipi sardık acık yaranın üstüne. bekledik zıplar diye ama ölmüştü maalesef. e her operasyonun bir komplikasyonu olabiliyor.