benim icin azap olan aksam yemekleri. diğer öğünler sevilen abur cubur aperatif şeylerle atlatilir, sonra aksam babanın da olduğu aile sofrasında toplasilir. herkes 10dakikada yemeğini bitirirken minik mary jane etin ucundan alıp yarım saat onu çiğner, yalvaran gözlerle de annesine bakar işkence bitsin diye.
bir de sac toplamak. anneler kizlarinin saclarını ikide bir ugrasmamak icin ya da aman okulda acilirsa dunyanin sonu gelir dusuncesiyle oyle gergin toplar ki, bütün küçük kızlar birdenbire cekik gözlü olur. Japon Japon dolaşır ortalıkta. Olur da şikayet ederlerse de tarağı kafalarına yerler.
Kışın annenin kazak, süeter, üstüne yelek, yetmedi palto giydirerek, atkı ve şapkanızı da takarak heh üşüme yavrum diyerek okula göndermesidir. sağa sola dönmek mümkün olmadığından, hedefine kilitlenmiş bir füze gibi okula gidersiniz. sırtınızdaki çanta, beslenme, suluk da eklenince bu ağır yüke tam techizat cevat kelle sizsinizdir artık.
sabahları okula giderken kahvaltı etmek istenmediği için, içinde bal ve bıldırcın yumurtası bulunan koca bir bardak süt içmek. 5 sene istisnasız hergün içmek.
kıyafetlerin değişmesi, annenin havluyla yüzünü silmesi.
o kadar sert değiştiriyordu ki kemiklerim nasıl oldu da kırılmadı, anlamış değilim.
o kadar saçma bir siliş tarzı vardı ki, nasıl suratım düşmedi anlamış değilim.