yara kabuğunu soymak(ve onu yemek), misket taso oynamak, beyblade dergisinin içinden çıkan beyblade'ler, bir de bahçedeki su hortumuyla gökyüzünü sulamak.
akşam saatlerine doğru hızını artıran kar yağışının, yollarda kalınca bir tabaka oluşturup istanbul trafiğini felç edecek kadar şiddetlenmesini izlemek. çok bencilmişiz, çok...
Yeni aldığım kurşun kalem beni çok mutlu ederdi. Ucu hiç körelmesin isterdim. Bilirdim ki kalemtraş ile açtıktan sonra asla ilk aldığım gibi olmayacak.
Eline geçen bozuk parayla heyecanla bakkalın yolunu tutarak;
- eti cin
- meybuz
- cips
alıvermektedir. Hele ki cipsten Ash tasosu çıkarsa dünyalar sizin olur.
bütün mahalle toplanıp su savaşı yapardık. zengin veletler su tabancalarıyla alt tabaka biz pet şişelerle teçhizatı hazırlayıp suları camiden doldurup sokak sokak birbirimizi kovalardık. kar yağdığındaysa işler daha da sertleşir kafa göz yarana, sırılsıklam olana kadar birbirimize kar topu atardık. sonrasında da ertesi gün için anlaşıp evlere dayak yiyip sobanın başında ısınmak için dağılırdık. masumduk işte, mutluyduk.
okuldan gelince annenin çayın yanına patates kızartması.. sokaktan gelince eline salçalı ekmek tutuşturması. bayram sabahına yetiştirilen kalp desenli annenin ördüğü kazak.. bakınca hep annemin dahil olduğu mutluluklarım olmuş. canım annem..
dertlerim minicikti. ertesi gün hallolabilecek kadar minicikti. babama söylerdim, anneme söylerdim. şıp diye hallolurdu.
şimdi başıma büyük dertler aldım. kime anlatsam ancak "hallolur sen merak etme yav" diye cevap alıyorum.
heralde küçükken çok sevimliydim de ondan mı dertlerim de sevimliydi?