çocukluğun getirdiği piçliği elbette dizginleyemezdim. zaten ne gerek var amına koyim? çocuğuz işte. komşunun yaşıtım olan hafiften şişmanca oğlunun ağzına toprak doldurmaya çalıştığım dün gibi aklımdadır. akşam üstleri evimizin kapısına babasıyla gelip beni şikayet etmelerinden sonra evde yediğim dayaklar beni terbiye edeceği yerde daha da azdırırdı. üstelik yediğim her tokat sayesinde dayanıklılık levelim artıyordu. resmen bir canavar doğuyordu.
tabii bir süre sonra ebeveynlerim beni asla dayakla terbiye edemeyeceklerini anladılar. beni alt etmek için mükemmel bir plana ihtiyaçları vardı. derken babam; hayatımı karartan o planı geliştirdi. bu plan için geceden başlayıp sabahlara kadar uğraştığını tahmin ediyorum. kendisi fazla akıllı değildir. ama her nasılsa beni en zayıf noktamdan yakalamıştı.
televizyonda ailecek izlediğimiz bir program benim zayıf noktamı gün yüzüne çıkarıyor. adamın teki bir atın ayağına nal çakıyor, ve o çaktıkça ben gözlerimi kapatıp bağırmaya başlıyorum. durumun içime sinmediği aşikar, hatta götüm yusuf yusuf atıyor. bu tespiti yapabilmiş olasından ötürü babamı alnından öpüyorum. artık beni tehdit etmek için ellerinde mükemmel bir kozları var;
"yaramazlık yaparsan o adamı çağırır ayaklarına nal çaktırırım"
oha ile karışık vay amına koyayım diyorum sayın seyirciler. ufacık bir piçe söylenecek bir laf mıdır bu? tehdit midir? çocuk yetiştirme ve terbiye etme yöntemini sikeyim ekiz yataklarda. akıl edilmiş en acımasız tehditlerden birini ettiklerini ise sonraları anlıyorum.
demek ki; bugünümün tek sorumlusu onlar, yarın olacaklardan da ben sorumlu olacağım galiba.
- bizim evde eskiden kalma 10 yaşımdayken hemen hemen boyum kadar olan gırgırın demir sopasıyla tehdit yedik kardeşmle beraber allahtan tadını tadamadan büyüdük ama şu cümle kedimize gelmemizi ve aklımızı başımıza toplamamıza yeterli oluyordu.
- alıcam şimdi gırgırın sopasını elime heee
-pıssss.