bende gece su içmek için mutfağa biraz zor gitmeme sebep olan etkidir. 12 yaşındayken kılıçlı bir katille ilgili bir korku filmi izlemiştim; gece mutfağa su içmek için gidebilmek için önce tuvaletin, sonra salonun, sonra holün, sonra da mutfağın ışığını açmam gerekmişti. tabii ışık düğmesine ulaşabilmek için nasıl koşturduğumu ve ışığı açtıktan sonra etrafa nasıl bakındığımı söylememe gerek yok sanırım.
tuvalete giderken tüm ışıkları açmak,sürekli arkana bakarak işimek sonra ulan bu yolculuğun bir de dönüşü var diye düşünmek yatağa ulaşınca ulan bugün de yırttık demektir. işte böyle bir etkidir.
çok büyüktür. mesela o amına koduğumun jaws filmi yüzünden hala tek başıma açılamam denizde. ayağıma ufak birşey değse, içkillenip deli gibi kıyıya yüzerim. lanet olsun sana jaws.
her gece anne baba arasında uyuma isteği yaratır.
ışıklar açık uyunur.
tuvalete ve evin diğer odalarına tek gidilemez , bir refakatçiye ihtiyaç duyulur.
yorganın altına iyice nefessiz kalınacak şekilde saklanarak uyunur.
karanlıkltaki gölgeleri, oyuncakları vs. canlı sanarsınız..
- "ayy bir şey kıpırdadı!"
- "şu oyuncak sanki gözünü dikerek bana bakıyor, içine bir şey mi girdi acaba!"
ben de özellikle jaws serisinde ve the visitors adlı dizi'De ortaya çıkmıştır. kesinlikle bir çocuk ile bir yetişkinin bu yapımlardan (hatta sinema harici daha birçok şeyden) aldığı etki farklıdır.
gecenin ortasında gelen çiş yüzünden uyanmak istememektir. en büyük korku budur aslında. çünkü o durumda uyuyamaz o velet bi' daha. el mecbur evin tüm ışık kaynakları açılır, gerekirse anne uyandırılır, -'anne ben işiyom, beni takip et.' - ve eller yıkanırken kafa kaldırılıp aynaya bakmaya cesaret edilemez, dönüş yolu zordur, korkunçtur, arkadan bir canavar, hayalet, cin, peri her ne boksa onun kovaladığı düşünülür ve hayatında öyle depar atmamış çocuk o an en zoru başarır, odasına 2 saniyede ulaşır. korku biter.
daha 5-6 yaşında falandım. genelde cuma günleri ailecek film izlerdik. cuma gecesi erken uyumuştum. cumartesi sabahı merakla vhs kasedi ittirip izlemeye başladım. meğer jack the ripper adlı, michael caine' in oynadığı filmmiş. tam da cinayet sahnesine ve bıçağın parlamasına denk geldi. bayağı ürkmüştüm.
elbette seri katiller hakkındaki yoğun araştırma ve merakım sonucunda -artık bu filmleri entelektüel bir merakla izliyorum ama o zaman nerede o merak ? çocuğum işte.
üç harflilerle ilgili bir hikayeydi kızın kulağına üflüyorlardı . gece yatarken o sebepten ötürü ne zaman sırtımı kapıya doğru dönsem yorganla (yazın ince bir örtü) kulağımı kapatırım. Kulağımı kapatacak bir sey yoksa elimle kapalı tutarım. birde düz yatamam yine aynı film türünden dolayı. Bodruma asla inemem, karanlıkta tek başıma uyuyamam. Yaklaşık 10 yıldır böyleyim ne izletmişler bana .
Bir gün oğlumu okula bıraktım eve dönüyorum. Tam yolun karşısına geçeceğim bir anda arkamdaki adam kendi kendine konuşarak geri dönüp arkamdan geldi. Nasıl koştum anlatamam. Adamın elinde de matkap var.
Meğer adam sesli düşünmüş ve yolun karşısındaki derneğe girecekmiş. Elinde matkap olan birinden niye korktum onu da bilmiyorum? Benim sosyal anksiyetinin boyutunu anlamışsınızdır. Tisikkirler.