hep bir atım olsun istemiştim. ailedeki herkes de bilirdi at sevgimi ve bana peluş at hediye ederlerdi. hatta ben bi keresinde odamın duvarına kocaman bir at resmi çizmiştim ismi de "rüzgar" idi. *
şampuan. annem beni küçükken markete sokamazmış; şampuan isteyip de alamazsam çıngar çıkarırım diye. annem şampuan almayınca kafamı kaldırım taşlarına vuruyormuşum. etkileri bugün bile sürüyor; bir insandan normal olduğum yönünde bir yorum duymadım. ve bugün bile kimya okumak istememin kökeninde de bu yatıyor galiba.
yaka mikrofonu.hep al(dır)mak istemişimdir ama gülerler,kızarlar diye kimseye bahsetmezdim. yalnızca kardeşimle sohbet ederken 3 dileğimden birisinin mikrofon olduğunu on asöylerdim o kadar. çok da parlak biri değilmişim yahu.
o kırmızı, boğazlı basketbol ayakkabısı.
garip değil ama kız işi olmadığı aşikar, belki de büyükler için imal edilmiş olan ayakkabıydı..
şimdi bile onlar ayağıma büyük gelir muhtemelen ama..istiyordum napiym, ayakkabıcının önünden her geçişimizde ağzım açık.. kalakalıyordum.. annem almadı tabi onu .. yaşıma uygun olmadığını savunarak geçiştirdi.. öyle.. hüzünlendim bak yine..
o zamanlar apartmanımızda asansör olmadığı için ve de 8.katta oturduğumuz için yürüyerek çıkmak zorunda kalıyormuşuz. ben de minimini bir şey olduğum için beni birinin taşıması gerekiyormuş. e annem de zayıfçacık bir bayan olduğundan babam üstleniyormuş bu görevi. ben ise '' haaayıırr ben annemi daha çok seviyorum o taşısın beniii '' gibi garip bir istekte bulunuyormuşum.
(bkz: megafon) çocukken çok istemiştim. hatta babama karşı; babamın amirleri tarafından meşhur bir siyasi parti el hareketini yapınca (ki o yıllarda modaydı) 1 hafta eve getirip oynamama bile izin verilmişti *