Küçükken geceleri altımı ıslatıyordum. Bu yüzden çok uzun bir süre çocuk bezi kullandım, neredeyse 9 yaşıma kadar. Akşamları belli bir saatten sonra sıvı tüketmem yasaktı. Hayır kelimesini bilmeyen bir çocuk olduğum için annem son çareyi; beni arkadaşlarımla tehdit etmekte bulmuştu. Her yaramazlığımda pencereye doğru gidip bobin bu yaşta bez kullanıyor diye bağırırım diyordu. Gerçekten annemin bunu söyleyeceğini düşündüğüm için 9 yaşıma kadar; lütfen bu akşam altıma kaçırmayayım diye dua ediyordum, hayatım âdeta bir kabusa dönmüştü sözlük. 9 yaşıma kadar Hep annemin pencereden bunu tüm mahalleye duyuracağını düşündüm. Gerçekten çok korkunçtu.
ben ışık hızından hızlı olduğumu düşünüyordum bunu bir sır gibi saklıyordum herkesten. ışığın nasıl hızlı olduğunu aklım almıyordu. salondaki florasan lamba kıp kıp kıp göz kırparak yanana kadar odanın sonuna kadar koşabiliyordum demek ki daha hızlıydım. çok denemiştim bunu.
Voldemort’un allah olduğuna inanıyordum. Allah’ı hep seven, iyi, en akıllı sıfatlarından dolayı insansı ve yüce sıfatından dolayı da uzun ve büyük hayal etmiştim. Voldemort’da büyük yüce bir büyücüydü insana benziyordu ama tam insan değildi bu yüzden allah olsa voldemort olurdu diye düşünüyordum.
Eski bir orta asya efsanesi anlatırdı büyüklerimiz bizim çocukluğumuzda ve bu efsane bizim yörük toplumunda yaygındı. ismine congalaz (cangaloz) denilen yaşlı bir dev varmış bir dudağı gökte bir dudağı yerde gezermiş. Yaramazlık yapan çocukları heybesine atar mağarasına götürür yermiş. Öyle korkardım ki bu dev anası hikayesinden sırf bu nedenle yaramazlık yapamazdım.
Dünyayı pedofili,lgbti destekçisi,para üzerine kurulu şirketleri olan,savaş çıkartıp bitiren orospu çocuğu insanlar yönetiyor derlerdi bende saf saf inanmazdım.
Trafik canavarını super mario'da çıkan canavar gibi sanardım.
Yani tek bir canavar ve polisler de onu kovalıyor zannederdim.
Birde kışın bozacı geçince korkardım.
çocukken hortlak denilen canlının var olduğuna inanır ölüden korkardım ama insan büyüýünce anlıyor ki ölünün insana bir zararı dokunmaz olüden değil diriden korkacaksın.
serçeler adım atamaz hoplaya hoplaya gider ya. anneme sebebini sordum bir peygamber varmış o serçeleri cezalandırmak için ayaklarını bağlamış. ondan beri ayakları bağlıymış.
ben de evin avlusuna tuzak kurup bir serçe yakaladım. bir heyecanla elimi iki ayağının arasından geçirdim ve elime bir şey takılmadı. annemin yalanını çıkarmıştım böylece.
Ben çocukken külliyen salaktım . Hatta safliğımla hep dalga geçerlerdi.
Komşulardan birine inme inmiş. Anlatıyorlar yanımda. Yatalak olmuş işte konuşamıyormuş bile , diye. Bende sandım ki inme gökyüzünden üstümüze düşen bir şey. Üstümüze iniyor , sakat kalıyoruz. ( cocuk aklıyla sakat yani kusura bakmayın engelli)
Sonra bir kaç gün sokağa hiç çıkmamıştım korkudan. Sonra dediğim gibi salak bir çocuk olduğum için olayın etkisi geçince , unutup çıkmışımdır sokağa.
Tabağında ne kadar pirinç tanesi bırakırsan o kadar çok çocuğun olur sözü.
Annem sağlamasını yapmak için de çinlileri örnek gösterirdi. Vay be zeki kadınmış.
adı üstünde çoçuk inanılan her neyse ne kadar saçma olursa olsun en tatlı zamanların mantıklı inançlarıydı. sevindiren, eğlendiren.
doğal bir yaşamın saçmalıklarını şimdinin kurmaca hayatına değişmem.