balık yedikten sonra içindeki balıklarından canlanacağından korkup uzun bir süre su içememek.
renkli gözlülerin dünyayı renkli gördüğünü düşünmek.
televizyondaki kişilerin de bizi gördüğüne inanmak.
radyonun içinde şarkıcı olduğunu sanmak. hakikaten de bunu ciddi ciddi sanardım kolonun önünde siyah ve sık delikli bir tel vardı o aralıklardan birşeyler yanar döner şeklinde parlardı gözümü o kolonlara nasıl dayadığımı içinde kabarık elbiseler giymiş sibel can gördüğümü çok iyi hatırlıyorum bugün bile hey allaam.
bir de sokak ortasındaki yuvarlak delikli kanalizasyon demirleri vardır yağmur yağdıktan sonra şarıl şarıl su akardı onun içinde bir kadın yıkanıyor sanırdım. ama çok uzun süre buna yürekten inandım hatta demek ki normalmiş herkese de " olum bunun içinde kadın var yıkanıyo" derdim topluca bakardık. ordaki kadın benim için hep uzun saçlı kumral bi kadındı deliklerin dibine girdiğimde hep o kadını gördüm ben.*
dis perisine inanmak, gece oturup beklemek, gelmedigini gorunce hungur hungur aglamak... sonra da "belki de isi vardır" diye dusunup kendini avutmak...
çocukken yanlışlıkla limon çekirdeği yuttuğumda "içinde limon ağacı çıkacak" demişti babam. ben sessizce çıkmıştım mutfaktan ve beni 1 saat sonra salonda karanlıkta masanın altında gözlerim şişmiş bi halde bulmuşlardı. çünkü 1 saat boyunca içimden dallar çıkacak diye ağlamıştım. "aha karnım gurulduyo başladı yeşermeye ühü napıcam" diye ivil ivil höykürmüştüm. beni gezmeye falan götürmüşlerdi açılayım diye kronik vaka olmuşum.*
tohum diye bir varlıktan habersiz olmamı da sayabilirim sanırsam...
bahar ayları gelince evin yanındaki bahçede güzel güzel erikler, elmalar, iğdeler, kirazlar yerdim ben. tabi bahar ve yaz ayı geçince bulunamaması beni iyice sıkıntıya sokmuş olacak ki, 6 yaşındaki halimle bir kiraz ağacı dikmeye kalkmıştım. bahçenin bir köşesinde duran değneklerden birini alıp gözümü kestirdiğim bir yere çaktıktan sonra kulağına yaklaşarak,(kulağı neresi oluyorsa artık) "sen büyüyünce kiraz olucaksın tamam mıı? çabuk büyü ama ha!" şeklinde fısıldadığımı hatırlıyorum. tabi iki gün sonra kontrol etmeye gittiğimde o değnekçik yere yatmış, boynu bükülmüş, garip bir halde durmaktaydı. şu aralar pek kiraz sevmememi bu olaya bağlayanlar çıkmıştır, yalandır. vişneye benzediği için sevmem ben kiraz..
- olum bak kalk hadi teyzenlere gidiyoruz. kapat televizyonu.
- gelmiyom ben işte. çizgi film izliyom
- şimdi kapat sen televizyonu, gelip açtığımızda kaldığı yerden devam eder o.
- tamam o zaman.
televizyonu çok yakından izlemem üzerine;
+ oğlum içine gir de izle istersen(!)
- e ama sığmam ki..
+ ee içindekiler nasıl sığmışlar, bak onlar içerde?
- hayıııır, onlar yapılırken girmişler!
+...... **