şirinler köyünü gerçek sanıyodum. iyi bir çocuk olunca onları görebileceğime de inandığımdan, ablamla hiç kavga etmeyip onunla iyi geçinmeye çalışıyordum.
Artık ne kadar anlatıldıysa bana bilmiyorum onun etkisi olabilir ama, küçükken Allah'ın bulutların üstüne oturup bizi izlediğine inanırdım. Hayır işin tuhaf yanı şu; gizlice bizi bulutların üstüne uzanıp izlediğine ve onu orada sadece benim farkettiğime inanırdım. Ve bu yüzden kendimi ona karşı galip gelirmiş gibi hissederdim.
Neyse allah affetsin o zamandan beri tuhafmışım ben.
(bkz: nasıl ateist oldum)
Edit: yalnızca çocukken inanılan abuk subuk bir şeydi işte. Aman siz de.
seyyar şekilde sokak sokak gezip bıçak bileyenlerin çocukları kaçırıp öldürdüğü. heriftede katil tipi var zaten bide dik dik bakıyor pezevengin evladı. çocukluğumu çürüttün muharrem amca.
anneannemin uydurduğu bir karakter vardı “taran kedi” diye. yaramazlık yaptığımızda bizi yakalayıp inine götüreceğini söylerdi anneannem. yerlere, toprağa tutunmaya çalışarak kurt gibi bir kedi tarafından saldırıya uğrayacağım canlanırdı gözümde.
çocukluğumu yedin anneanne.
Gündelik, sokakta oynarken giyilen kıyafetlerle ego şöförlerinin bizi otobüsüne almayacağını zannetmek gibi kıytırık inançlardır. O otobüslere binebilmen için önce şık giyinmen gerekir.
Atatürk ve sınıf öğretmenim hayatta sıçmamışlardı mesela.
iyi bir çocuktum ben; çam ormanında da Şirine’ yi aradım.
Kendimi bildim bileli sosyal ilişkilerim kötüdür. Küçükken bile bundan ciddi bir şekilde rahatsız olur, sorunuma çözüm arardım ve her zaman "büyüyünce düzelecek." derdim. Düzelmedi.
Ailemin beni kilise avlusunda buldugunu ve gercek annemin adinin maria olduguna inandirmisti abilerim. Büyüyünce bulmaya karar vermistim ama malesef hala bulamadim.