Hilal şeklinde gök mavisi geceliğiyle saçı sakala karışmış bir dedenin kalorifer kadar sıcak ve şefkatli ellerinden gelen ay çöreğinin tadına bakmak sonrada kibarca uzay boşluğunda kaybolurken ansızın bebek yatağında sizi uyandıran bir Tanrı benimki.
halam ne zaman anlatsa kaşları çatık sinirli yüz ifadesiyle toplarımızı kesen pislik gelirdi güzlerimin önüne. annem anlattığında ise gülümsediğinde etrafta çiçekler açan güzel bir kadın figürü. annem belki de.
geri dönüp o yaşlardaki halimi öpmek istiyorum arkadaşlar mümkün mü bu?
Ben rüyamda bile gördüm ben hiç unutmam ben allahım diyordu şöyle gökdelen gibiydi ama düz değildi üst üste rastge dikdörtgen parçalar konulmuş gibiydi kenar lari birleşim yerleri hariç her yerden sarı ışık saçıyordu.
bir çizgi film vasıtası ile kafada yer etmiş şekildir. orada böyle bulut gibi tasvir ediliyordu bembeyaz sakalları falan vardı. sevecen bir şekilde tasvir ediliyordu yaşta çok ufak tabi pamuk şeker satan amcalar gibi aklımızda kaldı..
kırmızı bir üniforma giymiş kocaman kılıcıyla adalet dağıtan bir asker olarak düşledim sonra dünyada adalet diye bir şeyin olmadığını anlayınca ateist oldum.
büyük perdeler ardında, kral koltuğunda oturan ak sakallı birisi. nedense makamında sadece ışık büzmesi üstünde duran bir taç olarak hayal ederdim. Etrafında zincirlenmiş yanan ve aynı zamanda kırbaçlanan insanlar olan son derece yüce ve kutsal birisi işte. anlarsınız yani o tanrı, tanrı olmak için çok emek verdi. kendi emeği ile yükseldi. tapılmayı hak ediyor (bkz: kırbaç) (bkz: ironi)